Kuruluşunun 40’ıncı yılını buruk kutlayan Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği (TEMAD), Mersin’den talepleri için ses yükseltti. “Bizler, sadece hakkımız olanı istiyoruz” diyen TEMAD İl Başkanı Yalçın Kara, “Söz verilmesine rağmen son dakikada, Meclis’te yasa teklifinden çıkarılan Tazminat Hakkımızı istiyoruz” dedi.
Haber Merkezi
Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği (TEMAD) Mersin İl Başkanı Yalçın Kara, yaptığı yazıı açıklama ile derneğin kuruluşunun 40’ıncı yılını kutladığını söyleyerek, sorunlarına ve taleplerine dikkat çekti.
Derneğin Türkiye genelinde 98 şubesi ve temsilcilikleriyle tek vücut olarak çalışmalarını sürdürdüğünü söyleyen Kara, “Astsubaylık, vatana hizmette yaz-kış, yağmur-çamur, yer-gök, su altı-su üstü, gece-gündüz, yurt içi- yurt dışı, mekân, sınır ve mesai mevhumu gözetmeksizin, canları pahasına her türlü görevi fedakârca yerine getiren yiğitlerin, meslekten ziyade bir yaşam biçimidir.
Astsubaylar, 14-15 yaşlarında, resmi üniforma giyerek başladıkları meslek hayatlarına, çocuklukları, gençlikleri ve orta yaşları vatana hizmetle geçerken, görev şartları dolayısıyla defalarca tayin olan, çocuklarının doğduklarını, büyüdüklerini, çoğu kez anne babalarının vefatını göremeyen ve hatta zaman zaman cenaze merasimine dahi katılamayan bir toplumdur. Savaşta ve barışta ordunun en önünde ve gizli kahramanları olarak görev yaparken, maalesef şehit olduğunda 1-2 dakikalık haberler yapılan, emekliliğinde ve ömrünün son yıllarında unutulan silahlı kuvvetlerin emektarlarıdır” dedi.
KİMDİR BU ASTSUBAYLAR?
Dünyanın hiçbir ülkesinin, terörle savaşmış kahraman askerini, sokaklarda hak aramak zorunda bırakmazken kendilerinin özlük haklarıyla ilgili taleplerini sokaklarda aramak zorunda kaldıklarını aktaran Kara, “Peki kimdir bu astsubaylar? Astsubaylar meslekleri devam ederken; Bazen, havacılıkta öncü olarak ilk Türk uçağını yapan, ilk sivil uçuş okulunu kuran Vecihi Hürkuş’turlar. Bazen, Kore Savaşı sırasında kimsesiz Ayla’yı bağrına basan Süleyman Dilbirliği. Bazen, 90 metre denizin dibindeki Dumlupınar denizaltısında mahsur kalanları, şiddetli fırtına ve aşırı derinliğe rağmen canı pahasına da olsa kurtarmak isterken bayılan Denizci Üstçavuş Nurettin Ersoy’durlar. Bazen de, bu denizaltıdan kurtarılamayacağı kendisine söylendiğinde ‘vatan sağ olsun!’ diyen denizci Selami Özben.
Astsubaylar vatanları için canlarını feda etmeleri gerektiğinde gözlerini kırpmadan şehit olan; Kimi zaman, Kıbrıs savaşında kurduğu telsiz sistemini ve bölgesini ‘terk et’ emrine rağmen terk etmeyen, düşman hakkında her türlü bilgiyi verdikten sonra 600 düşman askeri tarafından etrafı sarılan, bunun üzerine, bulunduğu bölgenin bombalanmasını isteyerek şehit olan Muhabere Kıdemli Başçavuş Bayram gümüş olarak, kimi zaman da, Ali Astsubayın oğlu, Söğüt İkmal gemisi Komutanı Kıdemli Başçavuş Ali Gümüş olarak karşımıza çıkarlar.
Bazen, bölücü terör örgütü tarafından ilk şehit edilen Astsubay Çavuş Memiş Arıbaş, bazen de Trabzon’da, Eren Bülbül’ün cennet yolculuğunda refakatçisi ve siperi olan Jandarma Astsubay Ferhat Gedik, terörle mücadele kapsamında, ilk şehit kadın astsubay olan Jandarma Üstçavuş Hamiyet Alaçam Aksoy, hukuk fakültesini kazanmasına rağmen astsubaylığı tercih eden, Şırnak’ta bir patlayıcının infilak etmesi sonucu şehit olan komando astsubay Esma Çevik, Afrin bölgesinde Zeytin Dalı Harekâtında, ilk şehit olan Üstçavuş Musa Özalkan ve bazen de ülkeyi bölmeye çalışanlara, hayatı pahasına ‘dur’ diyen Ömer Halisdemir olurlar.
Astsubaylar, emekli olduklarında da mesleğe başlarken ettikleri yeminlerine sadık kalarak, milletimize örnek olan; kimi zaman, Japon pilotların dahi savaş nedeniyle uçmayı kabul etmediği İran-Irak savaşında, ‘Yüzyılın Kurtarma Operasyonu’ adı verilen operasyonla Tahran’a uçan ve ateş altında 215 Japon’u Türkiye’ye getiren Hava Pilot (E) Kd. Bçvş. Ali Özdemir olarak karşımıza çıkarken, kimi zaman da, sanat alanında herkesin kalbini kazanan babacan Hulusi Kentmen olarak karşımıza çıkarlar.
Spor alanında efsane hakemlerden Talat Tokat ve İhsan Türe’dirler.
Bazen, 9 Guinness Dünya Rekoru sahibi, Guinness Rekorlar Kitabı’na adını yazdıran, neredeyse 80 yaşına rağmen bilek güreşinde Avrupa ve Dünyada onlarca madalya alan, ‘demir adam’ lakaplı Hayrettin Sönmez astsubay olurlar.
Bazen de, eli cebinde ve ekipman kullanmadan yaptığı atışlarıyla olimpiyat madalyası kazanan Jandarma Astsubay Yusuf Dikeç olurlar.
Hatta bazen de, Astsubay kökenli ilk MİT Müsteşarı ve Dışişleri Bakanı Hakan Fidan olarak karşımızdalardır.
UNUTULDUK!
Binlerce kahramanlık hikâyesi yazan ve başarılarıyla topluma mal olmuş astsubaylarımızdan sadece bir kısmını örnek olarak verdik.
Peki, bu örnekleri neden paylaştık? Çünkü, hemen hepsi unutulmak üzere. Yaşayan emekliler ise zaten unutuldu.
Bugüne kadar yetkililerle doğru iletişim kurarak masada anlaşmanın yollarını çok aradık. Çalmadığımız kapı, gitmediğimiz kurum, elini sıkmadığımız bürokrat kalmadı. Bizi görmezden gelmeye çalışanlara kendimizi tanıttık ve gülümsememizi hiç eksik etmedik. Hepimiz için onur mücadelesi haline gelen haklarımızı almak uğruna senelerce mücadele verdik. Sayın cumhurbaşkanımızla dahi her türlü zorluğa karşı defalarca görüştük. Her defasında da bizlere çok olumlu yaklaşımlarda bulundu. En son ‘seçimden sonra’ diye bizzat sözleri var. Ama ne varsa, alt kademesi bizleri bir türlü sevmedi, sevemedi. Oysaki bizler, üvey evlat değiliz.
EYLEMLER SÜRÜYOR
Bu nedenledir ki, TEMAD Genel Başkanlığımız, Türkiye geneli Şube Başkanlıklarımız ve Üyelerimizle birlikte eylem kararı aldık.
İlkini, TBMM önünde gerçekleştirdiğimiz eylemlerimizi, Türkiye geneline yaydık ve Balıkesir, Denizli, Bursa illerimizde sürdürdük. Milli Savunma Bakanlığı (MSB) ile Hazine ve Maliye Bakanlığı önünde yapmış olduğumuz eylemlerimize bugün, 17 Ekim TEMAD’ın 40’ncı kuruluş yıldönümü ve Astsubaylar Günümüz olması hasebiyle 17 ilimizde yapacağımız eylemlerimizle devam ediyoruz. Ta ki, hakkımız olan ve senelerdir her seçim döneminde bizlere söz verilen Tazminatlarımızı alana kadar eylemlerimiz artarak devam edecektir.
Bizler, asla el açıp dilencilik yapmıyoruz. Yetkililerden sadaka da istemiyoruz. Bizler, sadece hakkımız olanı istiyoruz. Söz verilmesine rağmen son dakikada, Meclis’te yasa teklifinden çıkarılan Tazminat Hakkımızı istiyoruz.
Alnımızın teriyle, kanımızın son damlasına kadar kar-kış, yağmur-çamur, kavurucu sıcak demeden, hiçbir mazeret göstermeksizin görevimizi layıkıyla yapıyor, üstelik de ailelerimizden uzakta sahalarda çalışıyorsak, masa başında oturanların da artık, yok ekonomi, yok enflasyon, yok başka meslek gruplarının talepleri, bahanelerini duymak istemiyoruz. Kimilerinin önüne yüz binleri sererken, kimilerine de kuruşu çok gören zihniyeti de artık karşımızda görmek istemiyoruz.
“TASARRUF DEDİNİZ, ASTSUBAYLARIN HAKLARINI YEDİNİZ”
Yetkililere sesleniyoruz, sizin yaptığınız nedir biliyor musunuz? Halının üzerinde gezen müezzinlere verdiniz, çalının üzerinde gezen astsubaylara vermediniz. Masa başında oturanlara devletin imkânlarını dağıttınız, dağlarda nöbet tutan astsubayları unuttunuz.
Seçim öncesi torba torba dağıttınız. Astsubaylara gelince torbayı yok ettiniz. Tasarruf dediniz, astsubayların haklarını yediniz. Bizler, yaptığımız işin karşılığını fazlasıyla hak eden lakin birkaç kendi cebini düşünen kişiler tarafından hakir görülmeye çalışılan yiğit oğlu yiğitleriz. Herkes çok iyi biliyor ki, daha güçlü bir Türkiye’nin oluşması, daha güçlü bir Silahlı Kuvvetlerine, daha güçlü bir orduya bağlıdır. Görüyoruz etrafımızdaki cehennem ateşlerini… Güçlü ordusu olmayan ülkelerin ne hale geldiğini…
Evi olanın evi yok oldu, apartmanı olanın apartmanı yok oldu, yatacak yerleri, kalacak şehirleri kalmadı. Neden? Güçlü bir orduları olsaydı böyle mi olurdu?
Hangi ülkenin Silahlı Kuvvetleri üstünse söz hakkı ona aittir, ülkesinin ve milletinin bağımsızlığı da ona aittir.
O zaman ne diyoruz, ordusuna sahip çıkamayan ülkesine de sahip çıkamaz.
“KENDİLERİNİ BİZDEN ÜSTÜN GÖRÜP MASA BAŞINDA AHKÂM KESENLERİ, ALLAH’A HAVALE EDİYORUZ”
Bizler, hiçbir zaman görevimizden kaçmadık. Milletimizin namusu, şerefi, ülkemizin ise bağımsızlığı için canımızı vermekten asla çekinmedik. Atalarımızın kanla çizdiği topraklarımızı, bizler de, kimimiz uzuvlarımızı kaybederek gazi olarak kimimiz de canımızı ortaya koyup şehit olarak koruduk. Karlı dağlarda, karanlık sularda, günlerce uykusuz gecelerimiz oldu. Ama asla… Mazeret uydurup demedik ki soğukta üşüyoruz, sıcakta terliyoruz. Şayet, biz bu onurlu mesleği seçmişsek hiçbir mazeret üretmeksizin görevimizi yapıyoruz. Öyleyse herkes de görevini mazeretsiz bir şekilde yapmak zorunda.
Ama ekmek davası için ama da meslek aşkı için başladığımız kutsal görevimiz astsubaylığı ve dolayısıyla da biz astsubayları hakir gören zihniyeti, asla kabul etmiyoruz. Kendilerini bizden üstün görüp masa başında ahkâm kesenleri, Allah’a havale ediyoruz.
Maalesef, kuşlar gibi uçmasını, balıklar gibi yüzmesini öğrendik ancak bu arada çok basit bir sanatı unuttuk ‘kardeş olarak yaşamayı ve paylaşmayı.’
Müslümanlıkta adalet, vicdan ve ahlak çok önemlidir. Çünkü adalet olmadıktan sonra, vicdan olmadıktan sonra, ahlak olmadıktan sonra sözlerin, kanunların ve tavırların hiçbir kıymeti yoktur. Buradan sadece zulüm ve ahlaksızlık çıkar.
Sözlerimizi yine tekrarlayarak bitirmek istiyoruz. Bizler, defalarca söz verilen ancak seçimlerden sonra hep unutulan tazminat hakkımızın verilmesi, görevde ve emeklilikte iken aldığımız maaşlar arasındaki uçurumun giderilmesi ve diğer özlük haklarımız konusundaki eşitsizliklerin giderilmesini istiyoruz. Bundan sonra bizler için olmazsa olmazımız tazminat hakkımız. TEMAD olarak bizler taleplerimiz gerçekleşinceye kadar mücadelemizi, azim ve kararlılıkla sürdüreceğiz. 17 Ekim TEMAD’ın 40’ncı Kuruluş Yıldönümü ve Astsubaylar Günümüz kutlu olsun” diye konuştu.