Yüksel Ekici

Yüksel Ekici

DEMİR TAVINDA!..


21.11.2024

    Halkın bütünün ortak sesi, düşüncesi ile kamuoyu oluşur.

    Kısa akademik tanım böyle.

    Ortak çıkarlar, toplu ve gür bir biçimde dile getirildiğinde kamu yönetimi ile görevli olan idareciler duyarlı olmak ve çoğunluğun yanında olmak durumundadırlar.

    Atanmış veya seçilmiş olmalarının çok fazla bir önemi yoktur.

    Çünkü kamuoyunun çıkarları ortak değerdir.

    Korumak ve kollamak idarecilerin temel görevidir.

    Demokratik toplumlarda sistem böyle çalışır.

    Ancak en büyük görev kamuyu oluşturan bireylere düşer.

    Birlik, beraberlik oluşturup ortak ses ve tavır koyarak yine ortak çıkarlarını kendileri koruyabilirler çünkü.

    Güçlü bir kamuoyunun karşısında hiç kimse duramaz.

    Burada; basın, moda deyimle yazılı, sesli, görsel ve işitsel medya devreye girer.

    Parçası olduğu kamuoyunun gözü kulağı ve sesi olur.

    Medya ayağını bir başka yazıya bırakalım ve soralım şimdi.

    Mersin için güçlü bir kamuoyundan söz edebilirmiyiz?.

    Özellikle son yirmi-yirmibeş yılı baz aldığımızda hayır demek zorundayız.

    Mersin kamuoyu bahse konu yıllarda kamu yönetimine baskı oluşturabilecek hiçbir güç oluşturmamış, oluşturamamış kaderine razı olup başına gelenleri sessizce kabullenmiştir.

    Dağımızın, taşımızın talan edilmesi bundandır.

    Denizimizin, kıyılarımızın, akarsularımızın, ormanlarımızın ranta peşkeş çekilmesi bundandır.

    Dünya cenneti Akkuyu’ya nükleer kondurulurken;

    Elitlerce talan edilirken görmezden geldiğimiz doğa harikası Tisan’ı, iş otel yapımına geldiğinde ancak farketmemizin sebebi de budur.

    Zehir fabrikalarına dur diyemeyişimiz.

    Bir stadyuma, Müftü Deresine, Atatürk Parkına, limana sahip çıkamayışımız.

    İ. İnönü bulvarındaki ucube binayı yıkamayışımız, üstüne yeniden yapılmasına sessiz kalışımız.

    Otoyolu, Antalya sahil yolunu, yapımı yıllar süren Çukurova hava limanını, gelmeyen hızlı treni, yapılamayan raylı sistemi, sokakları otopark yapan, betonu yüceltirken ağaçlara kıyan zihniyeti sorgulayamayışımız.

    İmar talanını, rant pazarlıklarını sessiz tanık gibi izlememiz.

    Mersin yabancılara teslim edilirken hiçbir atanmışa, seçilmişe hesap soramamamız bundandır.

    Gazeteciler sövülüp, dövülürken sessiz kalıp, sonra gazeteciler neden yazmıyor diye kostaklanıp yerel basının yerel yönetim kapılarına bağlanmasına şaşırmamız bundan değilmidir güzel kardeşim. 

    Her şeyi başkalarından beklemeyeceksin.

    Ben de buradayım diyeceksin.

    Öne çıkacaksın.

    Demiri tavında döveceksin.

    Sonra oturup ağlamayacaksın.

    Anladın mı güzel kardeşim.

    **

    Sevdiğim Laflar:

    “EL, ELİN EŞEĞİNİ TÜRKÜ ÇAĞIRARAK ARAR!..”

ARŞİV YAZILAR