Yüksel Ekici

Yüksel Ekici

YALANCI BAHAR!...


26.09.2024

    Ana muhalefet yıllarca seçim kaybetmesinin ana nedeni olarak iktidarın yoksullaştırılmış ve yardım almaya alıştırılmış kitlelere olan hakimiyeti bahanesinin arkasına sığındı.

    Seçim kayıplarının tek nedeni elbette bu değildi.

    Ama ana argüman olarak geçerliydi.

    Ancak zor duruma düşmüş veya düşürülmüş kitlelere çare üretmek veya umut olmak konusunda ne yaptıklarını, nasıl politikalar ürettiklerini görme imkanı da bulamadık bir türlü.

    Boş tencere siyaseti daha kolay geldi uzun süre.

    Ne yazık ki işlerin daha da kötüye gitmesini beklemenin adına siyaset dediler bu ülkede.

    Yirmi küsür yıldır sırf bu nedenle eleştirdikleri iktidara eskortluk yaptılar, tribün siyaseti ile olana bitene seyirci kaldılar.

    Ne bir şey ortaya koyabildiler.

    Ne bir şeyleri değiştirebildiler.

    Ne de bir şeyleri durdurabildiler.

    Ama iktidardan hoşnutsuz, gidecek siyasi bir sığınağı olmayan muhalif seçmenin oylarının bir bölümünü almayı başardılar son yerel seçimlerde.

    Hiçbir şey söylemeden.

    Hiçbir söz vermeden.

    Hiçbir yol açmadan.

    Hiçbir çaba harcamadan.

    Birde baktık yerel iktidar oldu ana muhalefet.

    Boş tencere çalıştı.

    Sandık dile geldi.

    Muhalefetin yoluna bir mum yaktı, ışığı çoğaltın, karanlıkları aydınlatın mesajı verdi.

    Genelde iktidar olabilme umutlarını yeşertti.

    Seçmene saygı duymanın önemini anlattı.

    Sandığa sahip çıkmanın bir numaralı kural olduğunu hatırlattı.

    Aradan altı ay geçti.

    Geldik bu güne.

    Değişim diyerek gelenlerin değişmediklerini görerek umutların daha fazla yeşermesinin engellendiğine şahit oluyoruz.

    Sosyal belediyecilik diyerek vitrine koydukları modelin aslında bir model olmadığını, popülist anlayışın hala hakim olduğunu ve kamu kaynaklarının çarçur edilmesinde basamak olarak kullanıldığını görüyoruz.

    Yiyelim, içelim, eğlenelim belediyeciliğidir ortaya koydukları model.

    Düne kadar eleştirdikleri ne varsa bugün yerelde aynısını yaptıklarını görmek ise umut kırıcı bir durum.

    Hesap vermeyen, veremeyen bir düzen.

    Yandaşların, yoldaşa evrildiği bir kültür.

    Alınan yüksek yüzdeli oy oranlarını özerklik kazanmış gibi algılayan yüksek egoların çiftliği haline getirilmiş makamlar, şehirler.

    Anlaşılan o ki;

    Mum dibine ışık veremiyor, vermiyor, verme niyeti de yok.

    **

    Sevdiğim Laflar;

    “YAĞMURDAN KAÇARKEN DOLUYA TUTULDUK!..”

ARŞİV YAZILAR