Halk Bilimci Dulkadir’den filmlere konu olacak Kilim hikayesi

5 Mayıs 2024 Pazar 17:48

Türkiye’de sayıları sınırlı olan Halk Bilimi Uzmanlarından biri olan Mersin’in tanınmış isimlerinden araştırmacı yazar Hilmi Dulkadir, Kars’ta savaş yıllarında üzerine adeta bir arşiv niteliğinde bilgilerin nakşedildiği tarihi kilimin peşindeki macera dolu hikayesini İçel Sanat Kulübünde ki söyleşisinde kamuoyuyla paylaştı.

HEDİYE EROĞLU

 

İçel Sanat Kulübü’nün Mersin kültür ve sanat dünyasına katkı suna isimlerin bilgi, deneyim, tecrübe ve mesajlarını kamuoyuyla paylaşmasını sağladığı söyleşi etkinliğinin son konuğu Türk Halk Bilimi Uzmanı Hilmi Dulkadir oldu. 

Dulkadir’in, “Halk El Sanatının Anlatıları: Kilimlerin Sessiz Dilinde Yaşam ve Tarih” başlıklı söyleşisine Kulüp Bakanı Fatih Aklar, sanatçılar ve aydınlar katıldı.

 

KARS KİLİMİNİNİN EŞSİZLİĞİ…

Söyleşisini Kars’ın kurtuluşunu anlatan tarihi bir Kars kiliminin hikayesi ile şekillendiren Hilmi Dulkadir, kilimdeki motif detaylarını görsellerini paylaşarak, örneğe bakmadan yapılan desenin eşsizliğine vurgu yaptı.

“Bir heykeltıraş mesleği görür, öğrenir veya bir ressam çizdiği, boyadığı resmi görür ama bu kilim nasıl oluyor da örneği olmadan yapılabiliyor bu çok ilginç” diyen Dulkadir, eserin eşsizliğinin bu detaylarda gizli olduğunu aktardı.

 

PAŞAYA HEDİYE EDİLECEK KİLİM ÇEYİZ OLDU

Muhtelif şehirlerde kişisel araştırmalar yaptığını anlatan Dulkadir, bu çalışmalarının 1980’li yıllardan itibaren bir kısmının Milli Eğitim Bakanlığı tarafından görüldüğünü aktardı. Kars’ın gittiği şehirler arasında çok enteresan olan bir il olduğunu dile getiren Hilmi Dulkadir, “Çünkü orada 93 Harbi yaşandı. Ruslar, Erzurum ve daha aşağılara kadar 47 yıl süren esaret yılları yaşandı. Çok acıslar çekildi. Çok sıkıntılar yaşandı. 1875 – 1878 Osmanlı Rus Harbi, Ruslar’ın çekilmesi arkasından bizim yüreğimizde ki yara olan 1915 Sarıkamış acısının yaşanması, ardından Enver Paşa’nın Erzurum’a gelip, kendisini geleceğin komutanlarından biri göstergemiz gibi gelişmelerin yaşandığı bölgede bugünkü Türkiye'de de karşılaştığımız gibi yetkililer ‘Enver Paşa nasıl olsa tekrar bir şeyler olacak’ düşüncesiyle, ‘ne tür bir hediye verebiliriz’ diye hayal kuruyorlar.

Tüm bu savaşlar olurken Sarıkamış ilçesinde Niyazi adında bir yüzbaşı görevli olarak bırakıyorlar. Onunda beraber çalıştığı Hafız Mehmet Efendi var. Ordu'ya garnizona yemek tedarik eden Hafız efendi, bir gün Yüzbaşı Niyazi beyi eve yemeğe davet eder. Yüzbaşı Niyazi efendi eve geldiğinde duvarda asılı bir kilim görür. Kilimin üzerinde çifte minareli menderesinin resmi vardır ve etrafı Osmanlıca yazılarla süslüdür. Oldukça enteresan bir dokumadır. Yüzbaşı etmeyince bakar ama zihninden de kurar. Daha sonar oturur bir şekil çizer ve şekil içerisine verilecek mesajları yazar ve bunu Hafız efendiye vererek, ‘Bunu sizinkiler dokusun’ der.

Kilim dokunmaya başlanır fakat tamamlanmadan dönemin padişahı vefat eder, Enver Paşa ayrılmak zorunda kalır. Kilimin üzerinde paşaların adları, övgüler yazılıdır.

Ancak kilim elde kalır. Kilimi dokuyan genç kız başka bir köyden birisi ile evlendirilir ve kilim de çeyiz olarak evlenen kız ile beraber Karapınar Köyü’ne ulaşır.

Savaş yıllarını, eşlerini, babalarını, kardeşlerini kaybeden kadınların psikolojisini, yokluğu, fakirliği göz önüne alırsanız dokuyucuların da mutlaka sanatına bunları yansıtmış olmaları beklenir” diye konuştu.

 

KİLİMLE SÜPRİZ BULUŞMA

Kars gezisinde birçok ilçede derleme çalışmaları yaptığını ve bunları da halk edebiyatı ile ilgili olanları Kars Günlüğü Kitabında yayınlayan Dulkadir, dokumalarla ilgili bölümü ise ikinci bir cilt olarak tasarladı.

“Kars’a gittiğimde savaş alanlarını gezdikten sonra kaymakamlıktan araç isteyip inceleme için bir köye gitmek istedim” diyen Dulkadir, hayatının en ilginç ve macera dolu hikayesi olan gizemli kilim ile de bu sayede tanıştığını söyledi.

Tesadüfen yolunun düştüğü Karapınar Köyü’nde kilimle buluştuğunu anlatan Dulkadir, “Köylülere el sanatları, halk edebiyatı üzerine çalışmalar yaptığımı söylediğimde beni kilimin olduğu eve yönlendirdiler. Sahibinin çok aksi ve huysuz olduğu kilimi kimseye göstermediği söylendi. Ancak ben eve giderek kilimi görmeyi başardım. Hatta fotoğraflarını çektim. Kilimin sahibi olan kişi ailesini anlattı.

 

KİLİTLİ KİLİM!

Kilim 3,5 metreye yakın boya ve 1,40 eninde ölçüye sahip. Bu kilimi bizim yöremizde dokunuş herhangi bir kilimle karşılaştırdığınızda karşınıza 12-13 kilogram bir ağırlık çıkar. Ama bunu kumaş gibi bükebilir bir kilim ve bir tarafından diğer tarafını göremezsiniz. Yani kilim kilitlenmiştir ve kilimin her tarafı yazılıdır.

O tarihte Enver Paşa'ya armağan olarak kurgulanan kilimde, deyişler, isimler bir takım yazılar olup, ortasında da bir kitabe bulunmaktadır. O zaman yaşananlar kilimde kayda alınmıştır. Kilimde, Osmanlı’nın seferberlik ilanı, Köprü Köyünde Rusların telef edilmesinin tarihleri vardır.

 

ATATÜRK’ÜN KİLİMİ…

Bir gün Atatürk bölgeye gelir ve nahiyenin yöneticisi olan kilimin sahibinin amcası Halil bey ile bir görüşme gerçekleştirir. Halil bey kendi cebinden harcama yaparak okul açtırmıştır. Bu nedenle Atatürk onu tebrik eder ve akşam garnizonda bir araya gelmek ister. Atatürk, Halil beyi Ankara’ya çağıracağını bildirir. Cumhuriyetin 10’uncu yılında Halil bey bölgedeki öğrenciler ile Ankara’ya davet edilir. Sarıkamış’taki eğitim çabasını zihninde tutan Atatürk, Halil beyi unutmamıştır. Halil bey heyecanlanır ve telaşlanır. Atatürk’e bir hediye götürmek ister. Bu esnada akıllara kilim gelir. ‘Biz Atatürk’e yeni bir kilim dokuyalım’ denilir. Atatürk’ün komutanlık yaptığı bölgelerden fotoğraflarla bir kilim tasarlanır ve dokunur. Ancak bölgede bu çaba duyulur ve farklı dengeler nedeniyle bu durum tepki çeker. Halil beyin, önü organize bir grup eşkıya tarafından kesilir. Halil bey öldürülür, kilim de Atatürk'e ulaşamaz” diye konuştu.

 

“YURTDIŞINA KAÇIRIRLAR DİYE KİLİMİN HİKAYESİNİ ANLATMAK İSTEMEDİM”

Türk Halk Bilimi üzerine 1987’de yaptığı çalışmalarla ilgili yazılarının birçok dergide yayınladığını dile getiren Hilmi Dulkadir, bir gün Kültür Bakanlığı Müsteşarlığı da yapan Mehmet Önder, benden bir yazı istedi. Kilimin hikayesini yazdığımı ama yayınlamak için erken olduğunu kilimin hikayesini duyanların yurtdışına kaçırmak isteyebileceğini, antikacıların peşine düşmesinden endişe ettiğini söyleyen Dulkadir, “Korkuyorum, içim el vermiyor desem de Mehmet Önder ısrar etti. Fotoğraflar ile beraber yazıyı gönderdim. Ancak akıbetini sormaya korktum.  

 

“KİLİMİ BEN BULDUM AMA ADIM ANILMADI”

Bu arada benim maksadım askeriyeye haber verip bu kilimi onların alıp, muhafaza etmesi.

O arada Kars tarihi yazan aydın Fahrettin Kırzıoğlu’nın ailesi kilimi bulur, para teklif ederler ama aile kabul etmez. Ancak Kırzıoğlu ailesi kilimin peşini bırakmaz Kültür Bakanlığı ve sonrasında askeriyeye başvurulması ile kilim koruma altına alınır. 1989 yılında konuyla ilgili yayınlar çıktı. Benim çektiğim fotoğraflar kamuoyuyla paylaşıldı. Ama maalesef hiçbirinde benim adıma yer verilmedi. Kars Üniversitesi’nden, Kafkas Üniversitesi’nden kilimi kendilerinin bulduğunu iddia eden hocalar oldu. Herkes kilimi sahiplendi. Benim için çok önemli değil ama etik değerler ve suç teşkil etmesi adına önemli. Bu fani o kadar zahmet çekmiş, Allah yardım etmiş o köye yolu düşmüş, bütün bunlar öylece ortaya çıkmışken tüm bunlar göz önüne alınmıyor. Üstelikte 1987’de benim makalem yayınlandı. Bunu da görmelerine rağmen bu buluşla ilgili adım hiçbir yerde geçirilmedi” dedi.