Bu düzeni yıkacağız

1 Mayıs 2023 Pazartesi 18:46

Mersin’de 1 Mayıs İşçi ve Emekçiler Bayramı’nda sokağa inen işçiler, taleplerini haykırdı. Patron yanlısı değil, işçi yanlısı bir düzen istediklerini söyleyen işçiler, “Bu patron yanlışı zalim düzeni yıkacağız” dedi. Kuru soğana dahi muhtaç kaldıklarını haykıran işçiler, iktidarın ülkeyi şirket gibi yönettiğini belirtti.

Mersin’de 1 Mayıs İşçi ve Emekçiler Bayramı günü hem coşkulu hem de öfkeli geçti. Merkez üssü Kahramanmaraş olan ve toplamda 11 ili etkileyen 7,7 ve 7.6 büyüklüğündeki depremlerin ardından 50 bini aşkın vatandaşımız çeşitli ihmaller yüzünden hayatını kaybetmişti. Depremden etkilenen illerden olan ve aynı zamanda 500 bini aşkın depremzedeyi misafir eden Mersin’de, bu nedenden dolayı işçiler buruk ve öfkeliydi. Eski Tevfik Sırrı Gür Stadı yanında toplanan işçiler, Cumhuriyet Meydanı’na kadar yürüdüler. İşçiler yürüyüş boyunca halay çektiler, sloganlar attılar ve haklı taleplerini haykırdılar. Mevcut düzenin işçi yanlısı olmadığını ve patronları zengin etmek için var olduğunu söyleyen işçiler, bu zalim düzeni yıkacaklarını ve işçi yanlışı, halkçı bir düzen kuracaklarını ifade ettiler. Yürüyüşün ardından tertip komitesi basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamayı tertip komitesi adına DİSK Genel İş Mersin Şube Başkanı ve DİSK Mersin Şube Temsilcisi olan Kemal Göksoy okudu.

İŞÇİ SINIFININ SESİ TÜM DÜNYADA YANKILANIYOR

DİSK Genel İş Şube Başkanı Kemal Göksoy, işçileri 1 Mayıs’ların her daim taze tuttuğu umut, mücadele azmi ve dayanışmayla selamladıklarını ifade etti.

Göksoy, 1 Mayıs işçi sınıfının ve tüm ezilenlerin haklarını savunmak için canlarını ortaya koyan unutulmaz işçi önderlerini, emek ve demokrasi mücadelesinde hayatını kaybedenleri ve depremde kaybettiğimiz yurttaşları saygıyla andıklarını söyledi.

Bütün ezilenlerin, seslerini hem dünya da hem de Türkiye’de yükselttiğini anlatan Göksoy, “Bugün işçi sınıfının, emekçilerin, emeklilerin, gençlerin, kadınların ve LGBTİ+ bireylerin sesi, sözü, gücü hem dünyada hem de ülkemizde emeğin hakları için, adalet için, demokrasi için, barış için meydanlarda yankılanıyor. Ancak içimiz buruk, yüreğimiz ise hala yangın yeri. Yıkıcı bir felaket ve ardından tarihi bir seçim gündemiyle 1 Mayıs’ı kutluyoruz. Üzerinden geçen 3 aya rağmen depremin yarattığı enkaz öylece dururken işçiler, emekçiler dayanışmayla yaralarını sarmaya çalışıyor. Bir kere daha depremde hayatını kaybeden yurttaşlarımız için yakınlarına başsağlığı diliyoruz. Deprem felaketiyle, barınma ve beslenme hakkının, enerji, sağlık, iletişim eğitim ve ulaşım hakkının sermayenin çıkarlarına kurban edilişini, bunlar olmadan yaşamın ne hale geldiğini bir kez daha gördük. Bu süreçte işçi sınıfı örgütü olarak bizler, emek örgütleri, meslek odaları ve örgütleri seferber olduk; bu yıkımın yaşandığı ilk günden itibaren dayanışma ve emekle depremden etkilenen yurttaşların yanında durduk, durmaya da devam ediyoruz” dedi.

MEMLEKETİ BİR ŞİRKET GİBİ YÖNETTİLER

Depremde sadece kentlerin yıkılmadığını aynı zamanda devletin kurumlarının da çöktüğünü belirten Göksoy, “İşçiden alıp patronlara verdiler; fakirden çalıp zenginin kasasını doldurdular, dar gelirliden alıp rantiyeye kaynak aktardılar; rant için kentleri ve doğayı betona boğdular; asırlık yardım kurumlarını bile depremde çadır satar hale getirdiler; doğal afetleri felakete çevirdiler: Sözün özü evet memleketi bir şirket gibi yönettiler! Bizi ayağa kaldıran dayanışmamız, birliğimiz, örgütlülüğümüz oldu. Bir kere daha gördük ki bir toplumun en büyük gücü emeğin örgütlülüğüdür. Eşitlikçi, dayanışmacı, demokratik bir ülke ve geleceğin mutlu günleri için mücadeleden hiç vazgeçmeyen emekçiler olarak bizler bu yıkımın yaşandığı ilk günden itibaren sergilediğimiz duyarlılık ve verdiğimiz emekle halkın yanında emeğimizle var olduk. Tüm dünyada işçi sınıfı sayısal olarak hızla büyürken, ücretli emek yaygınlaşırken, biz üretenlerin toplumsal zenginlikten aldığı pay azalıyor. Sermayeyi emek sömürüsü de doyurmuyor. Doğa, sermayenin sınırsız yağmasına açılıyor; yetmiyor, savaşlarla milyonlar yerinden yurdundan ediliyor. Başta işçi sınıfı olmak üzere tüm insanlık sermaye düzeninin bu ağır tahribatına ses çıkarmasın diye baskıcı rejimler destekleniyor” ifadelerini kullandı.

“İKTİDAR MUHALİFLERİ SUSTURMAYA ÇALIŞIYOR”

İktidarın çeşitli baskılarla muhalif kişileri susturmaya ve sindirmeye çalıştığının altını çizen Göksoy, “Halk iradesi ile seçilmiş Belediyelere kayyumlar atayarak seçilmiş siyasetçileri cezaevlerine atarak yetmedi her seçim döneminde özgür basın emekçilerini haksız, hukuksuz yere gözaltına alarak, halkın haber alma özgürlüğü engellendiği gibi çözümsüzlük dayatılmaktadır. Çözüm ancak Kürt sorununun kalıcı, demokratik bir yolla yasal statüye kavuşturulmasıyla olur. Kapitalizm ve onun en vahşi biçimi olan neo-liberalizm bugün dünya halklarına daha fazla sömürü, daha fazla eşitsizlik, daha fazla yağma, daha fazla yıkım ve yarattıkları bu cehennemin bekçisi olarak daha fazla otoriter rejim vaat ediyor. Bu sömürünün en kötü, en ağır süreçlerinden biri ise ülkemizde yaşanıyor” diye belirtti.

“SOĞANA BİLE MUHTAÇ HALE GELDİK”

İşçilerin mücadelelerinden asla vazgeçmeyeceklerini ve haklarını onlara çok görenlerden hesap soracaklarını söyleyen Göksoy, şöyle devam etti: “Türkiye ekonomisi son 20 yılda az gitti uz gitti, bir arpa boyu yol alamadı, üstelik masallar ve ninnilerle uyutulmaya çalışılan yoksul halkın artık açlık sınırının çok altındaki alım gücüyle uyumaya bile mecali kalmadı. Mızrak çuvala sığmıyor, Türkiye toplumunun sabır taşı çatlayalı çok oldu. Başarısız, bilimden ve emekten uzak bir ekonomi yönetimi halkı giderek daha da yoksullaştırırken kuru soğana bile muhtaç hale gelmiş olmamız ‘muhteşem yüzyıl’ımızı özetlemeye yetiyor. Sadece başkanlık rejiminin sonrasında, pandemide, ekonomik krizde ve depremde karşı karşıya kaldığımız hakikat belli: İnsanca çalışmamız ve insanca yaşamamız bir yana, hayatta kalmamızı bile sağlamaktan çok uzak bir düzenle karşı karşıyayız.

“ÇALIŞMA HAKKIMIZI GASP ETTİLER”

Güvencesiz çalışmayı hemen her alanda hâkim hale getirdiler. Bizlerin işini ekmeğini, iktidarın ve patronların insafına terk etmeye çalıştılar. KHK’lar ile çalışma hakkını gasp ettiler, Anayasa’yı rafa kaldırdılar, mahkeme kararlarını uygulamadılar. Hak, hukuk tanımadılar.

1 Mayıs’ta işte tam da bu köhnemiş düzene karşı bizler buradayız, bir aradayız. Mücadelenin bize öğrettikleriyle bize karşı olanların bütün engellemeleri ve yok sayma çabalarına rağmen var olduk, var olacağız. Bütün emekçilerin, kimliğinden kültüründen dolayı ötekileştirilenlerin, demokratların, kadınların, işçilerin, memurların, doktorların, öğretmenlerin, mühendislerin hakları için yan yana geldiği gündür 1 Mayıs. Bizi yoksullaştıran, birbirimize düşman etmeye çalışan, ayrıştıran bu iktidar karşısında yan yana omuz omuza durduğumuz gündür 1 Mayıs. Hep birlikte haykıralım Yaşasın 1 Mayıs, yaşasın birlik ve dayanışmamız.

 

“ÜLKEMİZİN ÜZERİNE ÇÖKEN KARANLIĞI YOK EDECEĞİZ”

Emekçilerin çıkarlarını önceleyen, eşitliği ve demokrasiyi geliştiren bir toplum ve yönetim düzeninin kurulabileceğine olan umudumuzun geliştirilmesi ve korunması için bugün önümüzde tarihi bir fırsat olduğunu vurgulamak isteriz. Daha iyi bir geleceğe duyduğumuz özleme sımsıkı sarılarak cesaretle ve azimle ülkemizin üzerine çöken karanlığı yok etmek için üzerimize düşeni yaptık, yine yapacağız. İnsan hakları, barış ve sosyal adalet, örgütlenme özgürlüğü, sendikal haklar ve işçilerin insan onuruna yaraşır koşullarda yaşayabilmesi için azim ve kararlılıkla kavgamızı sürdüreceğiz. Bizi içine hapsetmeye çalıştıkları karanlığı yırtacağız. Şimdi, eşitlikçi, özgürlükçü, demokratik, bilimsel bir ülke yönetimine hiç olmadığı kadar ihtiyacımız ve bunun gerçekleşmesi için bir seçeneğimiz var: o da bu iktidarı göndermek!

“HESAP SORACAĞIZ”

Emeğin hakları, işçilerin sosyal ve ekonomik koşulları ve bunların ön şartı olarak eşitlik, barış, demokrasi ve adalet için mücadelemizi inatla ısrarla ve kararlılıkla sürdürmeye devam edeceğiz. Gelecek, işçi sınıfının ve tüm emekçilerin ellerinde yükselecektir. Bizler sadece işçilerin değil tüm emekçilerin, emeklilerin, kadınların, gençlerin, LGBTİ bireylerin, çocukların ve ötekileştirilen tüm kesimlerin, doğanın ve tüm canlıların haklarını sonuna kadar savunacağız. Değerli dostlar; 1 Mayıs işçilerin hakları için kararlılıklarının altını kırmızı çizgilerle çizdikleri, mücadeleden asla vazgeçmeyeceklerini haykırdıkları gündür! Haklarımız var, bugüne kadar bu hakları bize çok görenlerden bunun hesabını mutlaka soracağız.”

Program şiirler ve marşların okunması ile son buldu.

  Bu düzeni yıkacağız