Mersin’de “Kadına Yönelik Şiddetle Mücadelede Medyanın Sorumluluğu” projesini hayata geçiren Cumhuriyet Kadınları Derneği Mezitli Şubesi, düzenlediği “Kadına Yönelik Şiddetle Mücadelede Medyanın Sorumluluğu” paneli ile önemli bir buluşmaya imza attı.
HEDİYE EROĞLU.
Cumhuriyet Kadınları Derneği (CKD) Mezitli Şubesi’nce, “Kadına Yönelik Şiddetle Mücadelede Medyanın Sorumluluğu” projesine imza atıldı. Proje kapsamında bilgilendirme ve bilinçlendirme çalışmalarına imza atan dernek üyeleri sokaklarda adeta kapı kapı gezerek, kamuoyunu duyarlı olmaya çağırdı. Ayrıca başlatılan imza kampanyası kapsamında yurttaşlara birebir ulaşan dernek, bine yakın imza toplamayı başardı.
Proje kapsamında bir de Kadına Yönelik Şiddetle Mücadelede Medyanın Sorumluluğu” paneli düzenlendi. Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Konferans Salonunda düzenlenen toplantıya çok sayıda sivil toplum kuruluşu temsilcisi katılım sağladı.
“ÜZERİNE GİTMELİ; TALEPLERİMİZİ GÜÇLÜ BİR SESLE ORTAYA KOYMALIYIZ”
Panelin açılış konuşmasını yapan CKD Mezitli Şube Başkanı Suzan Falcıoğlu, “Bu mücadeleyi toplum olarak konunun üzerine giderek ve taleplerimizi güçlü bir sesle ortaya koyarak yürütmek şarttır. Medya ne sunuyor, halkımız ne istiyor? Gerçeği ortaya çıkararak medyanın önüne koymalıyız. Medya kadına yönelik şiddet içeren yayınlarla doludur. Onurlu, üretken, fedakar kadınlarımızın başarıya koşan var olma mücadelesi ortalarda yoktur. Medyada sunulan sahte kadındır. Dizilerde, öğleden sonra kuşağı programlarında, sergilenen aile yapıları bize ait değildir. Özetle kadınlarımızın, ailemizin, toplumsal yaşamımızın sahte biçimlerde sunulduğu, yoz kültüre alan açan bir medya kuşatmasıyla karşı karşıyayız. Reyting izlenme durumlarına bakarak toplumumuzun bu türde programları beğenip talep ettiği görüşü doğru olabilir mi? Türk toplumu kadının ailenin, toplum yaşamının bu seviyesizlikte ortaya konmasını istiyor olabilir mi? İşte bugün burada bir araya gelerek kadına yönelik şiddette medyanın sorumluluğunu ele alacağız. Medya kuruluşlarını kadınlarımızın yükselen mücadelesini yansıtan gerçekçi yayınlar yapmaya davet edeceğiz. Cumhuriyet Kadınları Derneği olarak bu yaşananların sorumluluğunu alıp gerekeni yapmaya hazırız” dedi.
“REYTİNG, TİRAJ VEYA TIKLANMA UĞRUNA BAZI DEĞERLER VAZGEÇMEMEK LAZIM”
Daha sonra Mersin Gazeteciler Cemiyeti Başkanı R. Kaya Tepe de bir açılış konuşması yaparak, medyanın yönlendirme gücüne dikkat çekti. Medyanın kamuoyunu, toplumu yönlendirme gücünün kamu yararı gözetilerek yayın yapması gerektiğini söyleyen Başkan Tepe, “Medya şiddetin önlenmesine ana faktörden bir tanesi. Kamuoyunu etkileme gücü bazen siyasiler bazen iş insanları bazen de medya aktörleri tarafından kendi çıkarlarına, menfaatlerine yönelik kullanılabiliyor. Ama biz her zaman; iyi bir gazeteci ahlakı kadar iyidir diyoruz. Bir gazeteci ne kadar ahlaklı ise mesleğini de işini o kadar icra eder.
Çarpıcı manşet atmak adına kadın veya çocuk istismarı ya da şiddet içerikli haberler çok kontrolsüz bir şekilde kullanılıyor. Biz gazeteciler olarak bunun doğru olmadığını her zaman söylüyoruz, bir haberi yaparken gazetecilik etik değerlerine dikkat edilmesi gerektiğini her zaman vurguluyoruz. Ama özellikle menfaatin kendine dönmesini isteyen basın kuruluşu sahipleri, patronlar ya da siyasiler o manşetleri kendilerine göre kullanabiliyor. Örneğin televizyonlarda yayınlana dizilerde iki türlü kadın modeli çiziliyor. Evinde kalan sosyalleşmeyen kadına iyi olarak tanımlanırken, okumuş çalışan, parasını kazanan erkeklerle mücadele eden kadına ise agresif, her türlü düzenbazlığı yapabilecek bir rol çizilir.
Reyting, tiraj veya tıklanma uğruna bazı değerler vazgeçmemek lazım. Her şey maddi gelir olarak görmemek lazım. Değerlerimize sahip çıkmamız lazım” diye konuştu.
UZMANLAR KADINA ŞİDDETTE MEDYANIN ROLÜNÜ KONUŞTU
Açılış konuşmalarının ardından panele geçildi. Moderatörlüğünü CKD Mezitli Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Saadet Pesen’in yaptığı panelde; gazeteci Hediye Eroğlu, avukat Dilber Öktem, Uzman Psikolog Elif Ezgi Avcı, Uzman Psikolog Melike Dut, Program Yapımcısı, Sunucu Fatih Alkar ve Sunucu Tuğba Yürük konuşmacı olarak sunum yaptılar.
Moderatör Pesen panelle ilgili yaptığı bilgilendirmede, “Kadına yönelik şiddette medyanın rolü nedir?” sorusuna cevap aranacağını aktardı.“İletişimin artık saniyelerle mümkün olduğu böyle bir dünyada kadına ve çocuğa yönelik şiddette acı, ızdırap yanları hepimizi derinden üzüyor. Acaba bu şiddete, tacize, tecavüzlere nasıl karşı çıkabiliriz ya da medyanın tutumu nedir veya ne olmalıdır, çözüm noktasına gidebilecek miyiz? Çözüm yollarımız nelerdir? Bunları uzman konuklarımızla tartışacağız” dedi.
“İletişimin artık saniyelerle mümkün olduğu böyle bir dünyada kadına ve çocuğa yönelik şiddette acı, ızdırap yanları hepimizi derinden üzüyor. Acaba bu şiddete, tacize, tecavüzlere nasıl karşı çıkabiliriz ya da medyanın tutumu nedir veya ne olmalıdır, çözüm noktasına gidebilecek miyiz? Çözüm yollarımız nelerdir? Bunları uzman konuklarımızla tartışacağız” dedi.
“MEDYA İĞNEYİ ÖNCE KENDİNE BATIRMALI”
İlk olarak söz alan gazeteci Hediye Eroğlu, medyanın kadına yönelik şiddetin önlenmesinde en birincil aktörlerden biri olarak öncelikle iğneyi kendine batırması gerektiğini söyledi.
“Medyanın tek başına bir şey yapması mümkün değil” diyen Eroğlu, “Hukukun, psikolojinin, hepimizin ortak ‘yanlışa yanlış’ diyerek, doğrusunu anlatmamız gerekiyor. Doğrunun ne olması gerektiğini aramamız gerekiyor. Çünkü burada bir tehlike var. Yol gösteriyor medya, delil saklanır? Şiddet nasıl saklanır? Şiddet nasıl saklanır gibi… Ya da psikolojide şiddetin toplumsal etkisi neye dönüşüyor? Hepimiz cinnet haline mi giriyoruz? Ne oluyor?
“SİZE DE İŞ DÜŞÜYOR”
Biz üzerimize düşeni yapalım, doğru olması gerektiği şekilde anlatalım, vermeye çalışalım, zorlayalım. Ama size de iş düşüyor. RTÜK şikayet hattını kaç kişi biliyor. Aramanız, mail atmanız, tepki göstermeniz lazım. Çünkü ‘ben izlemiyorum’ diyerek işin içinden çıkamayız. Sen izlemiyorsun ama milyonlar izliyor. Sorun burada. Ve artık sosyal medya diye bir gerçek var. Gerekirse bu yayınları boykot edeceksiniz. Bu yüzden size de iş düşüyor. Medyadan bir şeyler bekliyorsunuz ama medyanın içinde bulunduğu değişime ön ayak olmak, gerekirse iteklemek gerekiyor. Hepimizin birlikte bir şey yapabileceğimizi anlamamız gerekiyor” diye konuştu.
“MEDYA, KAMUOYU VİCDANI PERDESİNİN ARKASINA SIĞINMAMALI”
Daha sonra panelin devamında söz alan Moderatörü eğitimci yazar Saadet Pesen de, konunun ciddiyetine vurgu yaparak, “Hemen her gün kadına, çocuğa yönelik tacizlerden, tecavüzlerden geçilmiyor. Yerelde de ulusal medyada da, hatta ve hatta psikolojimizi bozuyor” diyerek, sözü avukat Dilber Öktem’e verdi.
Avukat Öktem de, medyanın toplum üzerindeki etkilerine dikkat çekerek, demokratik ülkelerde yasama yürütme ve yargıdan sonra 4’üncü kuvvetin medya olduğunu vurguladı. “Medyadaki en önemli konu; kullanılan dil. Eril, ayrımcı, kadına şiddeti destekleyen, kadını küçümseyen, kadının mücadelesini ikinci plana atılan bir dil kullanıldığı sürece medya kendine getirilen hukuki sınırları göz ardı edip, toplum vicdanını perdesinin arkasına sığınıp kullandığı sürece ne yazık ki biz bu kadına şiddette hem sözel hem de görsel anlamda mücadele etmek zorunda kalıyoruz.
“AŞK CİNAYETİ’ BAŞLIĞINI GÖRMEK ARTIK BENİM KANIMI DONDURUYOR”
Basın Kanunu’nda özelikle detaylı bir şekilde yazılmasına rağmen; cinsel saldırı, cinayet, intihara özendirme başlıklı içerikler düzeleme olmasına rağmen hiçbir basın kurumu buna özen göstermiyor. Örneğin güncel olarak Narin dosyası ile ilgili inanılmaz detaylar veriliyor. Resmen artık hastalıklı zihniyetli, suça meyilli olan kişilere neredeyse yol gösterir nitelikte detaylar veriliyor, yönlendiriliyor. Medyanı bu gücü ne yazı ki burada olumsuz şekilde kullanılıyor. Bu yüzden medyanın dilinde ve kullandığı görsellerde, haberi iletme şeklinde çok fazla dikkatli ve özenli olması gerekiyor. Önümüze gelen gazeteyi açtığımızda ‘aşk cinayeti’ başlığını görmek artık benim kanımı donduruyor. Bu anlamda en önemli görevin RTÜK’e düştüğüne inanıyoruz. RTÜK şikayet hattına bildirim gönderebilirsiniz.
Burada konu dönüp dolaşıp, eğitime, çocuklarımızı nasıl yetiştirdiğimize geliyor. Biz eğitimli olduğumuz sürece, özen gösterdiğimiz ve ahlaki yönden daha iyi insan olmaya çalıştığımız sürece hukuk kurallarının da zaten kendiliğinden işlediğini, kadına şiddetin azaldığını görebileceğiz.
Son olarak kadına şiddet görsellerinin medyada bu kadar detaylı verilmesinin, yayınlanmasının uygun olmadığını belirtmek istiyorum. Tabi ki toplumu bilgilendirebilirsiniz ama özellikle detaylar daha kısıtlı kullanılmalı” diye konuştu.
“DEĞİŞİMİN VE GELİŞİMİN FARKINDALIK İLE BAŞLAYACAĞINA İNANIYORUM”
Panelde daha sonra Meşe Danışmanlık Grubundan Uzman Psikolog Melike Dut söz aldı. “Değişimin ve gelişimin farkındalık ile başlayacağına inanıyorum” diyen Dut, “Bazen bildiğimiz şeyleri yeniden konuşarak ve bunla üzerinden ne yapabiliriz düşünmek yeni bir kapı açar bizlere” dedi.
Medyada ki kalıp yargılardan ve toplumsal cinsiyetten bahseden Dut, “Dizilerde örneğin kadınlar genellikle iyi bir anne rolünde. Ekranda gördüğümüz bu modeller kendimizi yetersiz hissetmemize de neden oluyor. Gelişmemizi de engelliyor. Bu açıdan bir araya gelip, zorluklarımızı paylaşmak, dizilerde ki bu kalıplara karşı şikayetlerde bulunmak çok önemli.
Rol modeller ve kimlik gelişimi de bir diğer önemli konu. Daha çok gençler ile çalıştığım için onların izlediği yayınları izlemeye çalışıyorum ama o kadar kötü içeriklere sahip yayınlar izliyorlar ki… Bunların başında uyuşturucu geliyor ki, Cumhuriyet Kadınları Derneği de bu konuda kıymetli çalışmalar yapıyor. Eğitim çok önemli ama evde de başlıyor. Çocukların, gençlerin ne izlediğini evde takip etmek zorundayız. Çocuklarımızın sosyal medya hangi sitelere girdiğini, hangi oyunları oynadığı, oralarda neler paylaştığına bakılmalı.
Ayrıca iziler, gündüz kuşaklarındaki yayınlar hayatımızı çok etkiliyor. Böyle programlarda ebeveynlerde kaygı oluşturmakta ve bunun sonucunda çocukları, gençleri biraz daha kısıtlamaya gidiyorlar. Bu da aralarında çatışmalara neden oluyor. Gündüz kuşaklarından uzak durulmalı” dedi.
MEDYADAKİ KADIN TEMSİLLERİNE DİKKAT!
Panelde daha sonra Uzman Psikolog Elif Ezgi Avcı da, “Kadının Psikolojik Sağlığı (Başarı, Kıyaslama)” başlıklı bir sunum yaptı.
Kadınlık temsillerine dikkat çeken Avcı da, “Şiddetin Normalleştirilmesi ve Empati Kaybı”na değindi. Kadına yönelik şiddet olaylarının medyada sıkça ve normalize edilerek yer almasının, şiddetin olağan bir durum gibi gösterilmesine sebep olabileceğini söyleyen Avcı, “Aynı zamanda mağdur suçlayıcı medya dili, yine kadınların başına gelenleri normalleştirmektedir. (‘O saatte orada ne işi varmış, o da öyle giyinmeseymiş vb. ifadeler.) Böylece, toplumun bilinçdışında şiddet kabul edilebilir bir çözüm yöntemi olarak yer edebilir. Şiddet içerikli görüntülere sıkça sansürsüz bir şekilde maruz kalmak bireylerde duyarsızlık ve empati yoksunluğu gibi etkilere neden olabilmektedir.
POZİTİF TEMSİLİN GÜCÜ VE OLUMLU DEĞİŞİM
Pozitif kadın temsillerinin, toplumda kadınların güçlü, bağımsız, lider ve çok yönlü özellikleriyle medyada yer almaları sağlanırsa toplumsal olarak kadının imajı daha iyi bir konuma gelecektir. Bu tür temsiller, kadınların kendilerine güvenlerini artırır ve toplumsal cinsiyet kalıplarını kırmaya katkı sağlar. Medyada kadınların çeşitlilik içinde, güçlü ve özgür bireyler olarak yer alması, kadınların toplumda kendilerini daha özgün ve değerli hissetmelerini sağlar. Bu konuda medyada ya da sosyal medyada içerik üreten herkesin farkında ve duyarlı olması gerekmektedir” diyerek konuşmasını tamamladı.
Program Yapımcısı, Sunucu Fatih Alkar ve Sunucu Tuğba Yürük’ün medyada kadına yönelik şiddet sorunu ve çözümüne ilişkin yapılması gerekenlere dair konuşmalar yapması ile panel sona erdi.