Yüksel Ekici

Yüksel Ekici

EN KAHRAMAN “VATANDAŞ!..”


13.03.2025

Bugünkü yazıya usta gazeteci Yılmaz Özdil ile başlayayım.

Gazetesi ile yollarını ayırmıştı uzunca bir düre önce.

    Kendi deyimiyle “yuvaya döndü.”

    Özlettiği tavrı ve yazıları ile yine yazmaya başladı.

    Sevmeyeni çoktur.

    Ben severim.

    Okurum.

    Ukala diyenlerde vardır.

Başka başka elbise giydirenlerde.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk üzerinden eleştirenlerde.

    Ben kalemine bakarım.

    İnce zekasına.

    Düşünülmeyeni düşünmesine.

    Kaleminin namusuna.

    Zaten ne olduğunu, ne olacağını kendisi gazetesindeki köşesinde,kendi üslubunca “yeniden merhaba” başlıklı yazısında anlatıyor.

    Bir gazeteci meslektaşı ile röportaj yapmış.

    Şöyle sormuş gazeteci;

- Gazetecilere son yıllarda ‘kahramanlık’ atfedilmeye

başlandı diye düşünüyorum, katılır mısınız?

    Soru ilginç.

    Özdil’in cevabı da öyle.

    **

   “Evet, burada iki teknik hata yapıldı bence. AKP kırmızı ışıkta geçiyor diye bizim de geçmememiz gerekiyor. Bu, aslında AKP’yi bile hızlı şekilde kirleten bir sürece dönüştü. Ve işte “Onlar partiden para alıyorsa biz de alabiliriz” diyen bir cenah oluştu. Bu bağımsız gazetecilikte bir liyakatsizliğe sebep oldu, kahraman gazetecilik kavramı ortaya çıktı. Kahraman gazetecilerin tamamının sahtekâr olduğunu, “Cesuruz, dürüstüz” diyen arkadaşların aslında korkak olduklarını, partilerden, belediyelerden para alarak gazetecilik yaptığını en çok gazeteciler biliyor. Dolayısıyla kahraman gazetecilik diye bir şey yoktur. Bir tane kahraman var, o da vatandaş.”

    **

    Yılmaz Özdil’i ilginç kılan, çok okunur bir yazar olmasına sebep olan temel unsur bu farklı bakış açısı.

    Dediğim gibi;

    Tarzını, tavrını, düşünce karakteristiğini sevmeyenler var.

    Hatta gülüşünü.

    İmralı heyetindeki malum şahsın ağzına yapışıp kalmış rintintin gülüşüne laf edemeyenler eleştirir en çok.

    Ama yazılarına yalan diyemezler.

    Karşı fikir ileri süremezler.

Omurgaları gevşektir, dik durmaya müsait değildir çünkü.

    Dik durana bu nedenle çok kızarlar.

    Bilmezler ki;

    O kızdıkları dik duranlar sayesindedir bugün Abdurrahman Çelebi yerine konmaları.

    Devir onların devridir, onların mevsimidir.

    Ama korkarlar.

    Uyuyamazlar huzurla.

    Ya bu “düzen değişirse” endişeleri hiç bitmez.

    “Mevsim değişir, ilkbahar olur” huzursuzluğu kemirir onları sabahlara kadar,  uykuları kaçar.

    “Kim bunlar” demeyin.

    Her yerdeler.

En çokta Mersin’de.

    Dik durup bakanlar görecektir.

    Bakmayı bilin yeter.

    **

    Sevdiğim Laflar:

“HAMALA SEMERİ YÜK OLMAZ!..”

ARŞİV YAZILAR