Yüksel Ekici

Yüksel Ekici

KATEGORİZE GAZETECİLİK!..


9.01.2025

      Adettendir 10 Ocak geliyorum dedi mi; eli kalem tutan köşeci esnafının  Gazetecilik üzerine yazması şarttır.

      Bilmeyenler için söylüyorum;

      10 ocak Çalışan Gazeteciler günü’dür bizim piyasa da..

      Eskiden dertlerin daha az, huzurun daha yüksek olduğu günlerde Bayram olduğu rivayet edilir..

      Bayram’dan Gün’e dönülmesi 12 Mart muhtırasına dayanır..

      12 Mart’ta başlayan mesleki gerileme, 12 Eylül ile tavan yapmış, günümüz itibariyle de Gazeteci ve Gazetecilik dibe vurmuş sürünmektedir..

      Yazsam kendi durumumuzu ifşa etmiş olacağım, zekatlık durumumuz ortaya çıkacak..

      Yazmasam bizim tayfa “senin tuzun kuru” galiba, “piyangomu çıktı yoksa” deyip tavır yapacak..

      O zaman yazayım da hallerimizi herkes görsün..

      Bir defa çalışan gazeteci diye bir ayrım yapılmasına karşıyım..

      Belediyelerin kapısına bağlanmış bol maaşlı elemanların gazeteci sayılmasına da kızarım..

      Konumuza dönersek;

      Özellikle ekonomik açıdan çalışmayan ile aralarında çok fark bulamazsınız..

      Genel olarak ikisi de açlık sınırının altında yaşar, ikisi de kuyruğu dik tutmayı becerir..

      Gazetecinin en hayran olduğum tarafı bu “kuyruğu dik tutma” becerisidir..

      Hala da sırrını çözebilmiş değilimdir şahsen..

      Bu ironik ve sosyolojik  durumun üniversitelerimizin ilgi alanına girmesini ve araştırma konusu yapılmasını istiyor “açlık ve gazeteci” arasındaki genetik bir bağ olup olmadığının ortaya çıkarılmasını talep ediyorum ve ısrarcıyım..

      Diyanetten de “gazeteciye zekat verilmesi caizmidir” sorusuna cevap beklerim..

      Burada bir not düşeyim de kimse alınmasın sakın..

      1961’de sendikası olan, toplu sözleşme yapabilen saygın ve özgür bir camianın bu gün içine düşürüldüğü sahipsizliğedir asıl kızgınlığım..

      Yukarıdaki satırlarda o kızgınlığın ironik bir yansımasıdır..

      Zaten gazetecilik bir dizi fedakarlık içerir..

      Bunları göze alamayan bu mesleği yapamaz, gazeteci refleksini gösteremez, mesleğinin gereğini yapamaz..

      Gazeteciyi yaratan ana unsur ise gazetedir..

      Yani gazete olmaz ise gazetecide yoktur haliyle..

      Gazetecinin sıkıntılarını anlayabilmek için gazetelerin sıkıntılarını anlamak gerekir diyenlerdenim..

      Girdiler o kadar yüksektir ki, sanki “gazeteler yayınlanmasın” mantığıyla dizayn edilmiştir..

      Sistem düzenini kurmuş, Gazeteciyi, gazete patronuna, gazete patronunu da devlete muhtaç etmiştir..

      Örgütlenme bağı koparılmış bir camianın bu hale düşmesi de gayet normaldir..

      Gazetecilerin belediye başkanlarının kapısına kul edilmesi, yandaş-yoldaş diye kategorize edilmesi normalleştirilmiş bir durumdur bugün.

      Halkın özgür ve demokratik haber alma hakkının koruyucu ve uygulayıcısı olan, gazetecinin kendi haklarını koruyamaması ironik değilse nedir?..

      Mahkeme kapılarında nöbet tutması, dayak yemesi, saldırıya uğraması, hapse atılması, belki de öldürülmesi ihtimali gerçek gazeteciyi korkutmaz ama, böyle sürünmesine de engel olmaz.

      Tüm olumsuzluklara rağmen bugün hala omurgasını eğdirmemiş bazı meslektaşlarımın gazetecilik yapacağım diye tutturması da aklını kaybettiğinden değil meslek aşkındandır..

      Yandaşın, yoldaşın, pembeli kalemşörlerin dünyasına meydan okuyan bu asileri Allah islah etsin der, noktayı koyarım kardeşim..

      10 Ocak kutlu olsun gari..

      ***

      Sevdiğim Laflar:

      “VERİRSEN DOYUR, VURURSAN DUYUR..”

     

ARŞİV YAZILAR