MEB’in tarikat ve cemaatlerle yaptığı protokollere tepki amaçlı Mersin’de sokağa inen Eğitim- İş, ADD, ÇYDD, YKKED ve 29 Kadınları Derneği, “Laik eğitim istiyoruz..!” çağrısı yaptı. Eğitimciler ve aydınlar velileri de, tarikatların çocukları eğitmesine itiraz etmeye davet etti.
HEDİYE EROĞLU
Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin'in, “Tarikat ve cemaatlerle protokol yapmaya devam edeceğiz” açıklamasına tepkiler devam ediyor.
Eğitim İş Mersin Şubesi, Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Mersin Şubesi, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) Mersin Şubesi, Yeni Kuşak Köy Enstitüleri Derneği (YKKED) Mersin Şubesi ve 29 Kadınları Derneği, yaptıkları ortak basın açıklaması ile “Cumhuriyeti korumak görevimize devam edeceğiz!” mesajı verdi.
Özgür Çocuk Parkında yapılan basın açıklamasına demokratik kitle örgütlerinin temsilcileri de destek verirken açıklamayı Eğitim İş Mersin Şube Başkanı Yakup Tekin okudu.
“TÜRKİYE’NİN GELECEĞİ TEHLİKEDEDİR..!”
Tarikat ve cemaatlerin günden güne toplum hayatında kendini daha çok hissettirdiğini söyleyen Tekin, “Uzun yıllardır yaptıkları gizli yapılanmaları artık açık açık yapmakta ve devletin bütün kademelerinde yer almaktan çekinmemektedirler. Tarikatlar, MEB desteğiyle ve ÇEDES benzeri protokoller aracılığıyla eğitimde cirit atmaktadır. Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in çekinmeden tarikatlarla protokolleri sürdüreceklerini açıklaması, eğitimdeki gerici kuşatmanın dozunun daha da artırılacağının göstergesi olmuştur. Fetullah Gülen örneğindeki gibi yapılanan cemaat ve tarikatlar, önce eğitimde çocuklarımızın beyinlerini ele geçirmek sonra da ülkenin güvenlik birimlerinde çoğalıp laik Türkiye Cumhuriyetini etkisiz hale getirme çabasındadır. Türkiye’nin geleceği tehlikededir..!
“AÇIKLAMALAR AÇIKÇA SUÇ İTİRAFI”
‘Milli Eğitim Bakanlığı'nın 2023 yılı itibariyle geçerli 2.709 tane protokolümüz var. Bu protokollerden 1.167 tanesi resmi kurumlarla, 550 tanesi STK'larla, 986 tanesi ise TEMA'dan Kızılay'a bir çok STK'yla. Bunların içerisinde sizin 'tarikat, cemaat' dediğiniz, bizim 'STK' dediğimiz yapılarla toplasanız 10 tane protokolümüz vardır. Ben bu protokollerle bize destek olanlara da teşekkür ediyorum. Onlarla protokol yapmaya da devam edeceğiz. Çünkü onlar çocukların dağa çıkmasını engelliyor. Onlardan siz bunun için rahatsızsınız. Ben o STK'larla protokol imzalamaya devam edeceğim. Çocuklarımın dağa çıkmaması için sizin insan kaynağınıza, insan yetiştirmemek için buna devam edeceğim’ ifadelerine yer vermiştir.
Konuşma içeriğinden de açıkça anlaşılacağı üzere Milli Eğitim Bakanlığınca tarikat ve cemaatlerle protokol yapıldığı, en az 10 tane mevcut protokol olduğu ve protokol yapılmaya da devam edileceği, bizzat bakan tarafından ikrar edilmiştir. Söz konusu açıklamalar ve yapılan uygulamaların ikrarı ve de yapılmaya devam edileceğine dair ifadeler açıkça suç itirafıdır.
‘MEB, HANGİ KAMU HİZMETİNİ NE GEREKÇEYLE YERİNE GETİREMEMEKTE?’
Bu ifadeler, gerek Anayasa gerekse de 1739 Sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu'nda ‘laik devlet ilkesinin’" gereği olarak laik eğitim sistemi esası adeta yerle bir edildiğinin, bizzat Milli Eğitim Bakanı tarafından tarikat ve cemaatlerin milli eğitim sisteminin bir parçası haline getirildiğinin ve bunlara imtiyaz tanındığının itirafı olarak açıkça meydan okur şekilde ilan edilmiştir. Ülkenin neredeyse en büyük taşra teşkilatı ağına ve de en çok personeline sahip olan bakanın başında olduğu Milli Eğitim Bakanlığı'nın bunca kamu kaynağı sarf etmesine karşın tam olarak hangi kamu hizmetini ne gerekçeyle yerine getirememektedir ki; başkaca tarikat ve cemaatlerin ilave olarak desteğine ihtiyaç duymaktadır.
Peşinen belirtmek gerekir ki bakanlığın imzaladığı bu protokollerle yapılan asli göreve ilişkin bir takım cemaat ve tarikatlar adı altındaki dernek ve vakıflara yapılan yetki devrinin gerekçesi olarak bakanın ifadesiyle; ‘Onlarla protokol yapmaya da devam edeceğiz. Çünkü onlar çocukların dağa çıkmasını engelliyor’ şeklinde ki gerekçe ise akıllara zarar ve açıkça Türkiye Cumhuriyeti Devletinin itibarını zedeleyecek ve aşağılayacak nitelikte bir değerlendirmedir.
“BAKANININ BU İFADESİ KENDİ GÖREVİNİ İHMAL ETTİĞİNİN DE İTİRAFI”
Bakanın bu ifadesiyle, terörle mücadelede hayatları pahasına görev yapan kamu görevlileri dahil hiçe sayılarak, Türkiye Cumhuriyeti Devleti yok farz edilerek terörle mücadeleyi kim olduğu belirsiz bu tarikat ve cemaatlerin yerine getirdiği iddia edilmektedir. Dahası bizzat kendi sorumluluk alanı altında bulunan dağa gitmeyi önlemek konusunda her türlü eğitim faaliyetini yerine getirme görevi bulunan bir bakanının bu ifadesi kendi görevini ihmal ettiğinin de ayrıca itirafı olmuştur.
15 Temmuz hain darbe girişiminin hafızalarda taze olduğu şu dönemde, tarikat ve cemaatlerin devletin kurumlarına sızmasının oluşturduğu milli güvenlik tehdidi ortadayken Bakanın tarikat ve cemaatleri devletin içinde faaliyet göstermesine olanak sağladığına yönelik itirafı açıkça suç ikrarıdır.
“ÖĞRENCİLER, VELİLER HATTA ÖĞRETMENLER, BİR SONRAKİ GÜN SINIFTA DERSE KİMİN GİRECEĞİNİ BİLMİYOR”
Bakanlığın 10 yıl önce sadece 1-2 vakıf ve dernekle imzaladığı protokol sayısının, davalar sürerken bugün 2709’a kadar çıktı. Protokol imzalanan Ensar, Hayrat, Türgev, Tügva, İlim Yayma gibi bazıları biliniyor. Başka kimler var? Gizli. Cumhuriyetin temeli, şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkesi, MEB’de yerini keyfilik ve gizliliğe bıraktı. Öğrenciler, veliler hatta öğretmenler, bir sonraki gün sınıfta derse kimin gireceğini bilmiyor
Cumhuriyet kurumlarında, liyakat değil sadakat hakim oldu. Tarikat ve cemaat referansları, diplomaların önüne geçti. MEB’in, çocuklara her istediğini yapma ve canının istediğini, derslere sokma gibi bir hakkı yok. STK adı altında toplumun huzurunu bozacak anlaşmaları, anayasanın 2. maddesi ve Milli Eğitim Temel Kanunu’na aykırı yapamazlar. MEB’in işi çocuklara eğitim vermek olsa da, tarikatları okullara sokarak, eğitim vermekten aciz olduklarını kanıtladılar.
“ÖĞRENCİLER, TARİKAT VE CEMAATLER İÇİN AÇIK HEDEF YAPILDI”
Tarikatlar bu protokollerle okullarda özellikle yoksul aile çocuklarına ulaşıyor. Kamp, gezi adı altında ‘Tarikatlar iyidir, yardımseverdir algısı yayarak, okullardan öğrenci topluyorlar. FETÖ’nün okullardan mürit toplama yöntemini, MEB bu protokollerle tüm tarikat ve cemaatler için açtı. Bakanın tarikat ve cemaatlerle ilgili meclisteki sözleri, okul gruplarında anında paylaşılıp, öğrenci yönlendirilmesi için okul idareleri cesaretlendirildi. Öğrenciler, tarikat ve cemaatler için açık hedef yapıldı.
“ANAYASA’YA AYKIRI BU DURUMA İTİRAZI OLAN TÜM VELİLERE, HUKUKİ DESTEĞE HAZIRIZ”
Okul dışı faaliyet için izin verilmiş gibi görünse de, tarikat müritleri okullara yerleşti. Cübbeli, sarıklı, çarşaflı yani tarikatların sembol giysilerini giyen bu kişiler, ‘sohbet’ adı altında özellikle yatılı okullardaki öğrencilerle doğrudan temas kuruyor. MEB, ‘veli izin belgesi’ almadan, tarikat cemaat bağlantılı bu kişileri okullara hatta derslere sokuyor. MEB protokol yapsa bile, ‘veli izin belgesi’ olmadan çocuklara, tarikat müritleri ile temas kurduramaz. STK maskesiyle, tarikatçılar okullarda derslere giremez. Anayasa’ya aykırı bu duruma itirazı olan tüm velilere, hukuki desteğe hazırız.
“LAİK EĞİTİM İSTİYORUZ..!”
Laik eğitim istiyoruz..! Milli Eğitim Bakanlığı, 2023 yılında çoğu tarikat ve cemaatlerle protokol anlaşması iptali ve idari soruşturma olan 24 bin 247 davaya müdahil oldu. Davalar için bu yıl eğitim bütçesinden, 297 milyon TL harcandı. Tarikat ve cemaatlerin kapatılması talepli davalar Danıştay’da, ‘gönüllülük esas’ ve ‘bakanlığın takdir yetkisi’ gerekçesiyle reddedildi. Tarikatların okullara girişi, bu kararlarla hukuken açıldı.
İHH Vakfı, ‘Her Sınıfın Bir Kardeşi Var’ projesiyle, MEB’le protokol imzaladı. Devlet okullarına kumbara koyup para topladı. Eğitim İş Sendikası, protokol iptali için dava açtı. MEB, ‘Değerler eğitimi ile uyumluluk var. Vakıfları denetleme yetkisi bizde değil. Öğrencilerden zorla para toplanmıyor. Gönüllülük esası var’ diye kendini savundu. Danıştay da, ‘Gönüllük esası var’ diyerek, davayı reddetti. Kumbaralar, ilkokul ve ortaokulda reşit olmayan çocuklarının önüne hâlâ konulup, para toplanılıyor.
‘ÇOCUKLARIMIZA SAHİP ÇIKIYORUZ’
Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in, STK adı altında tarikat ve cemaatleri okullara sokma ısrarı yargıya taşındı. Atatürkçü Düşünce Derneği ve Eğitim İş başta olmak üzere çok sayıda kuruluş olarak suç duyurusunda bulunduk.
‘Çocuklarımıza sahip çıkıyoruz’ sloganı ile tüm velilerimizi dilekçe vererek tarikatların çocuklarımızı eğitmesine itiraz etmeye davet ediyoruz.
Cumhuriyetin öğretmenleri ‘okullarda tarikat ve cemaatleri istemiyoruz’ kokartlarıyla derslere girecek, tüm velilerimize de çağrı yaparak alanlarda olacağız!
Tüm il örgütlerimiz aracılığıyla her ilin vekillerine Anayasayı ve yeminlerini hatırlatıcı fax veya mail eylemliliği başlatacağız! Eğitime ve çocuklarımıza sahip çıkacağız!! Bütün demokratik kitle örgütleri ve yurttaşlarımızla birlikte mücadeleyi büyütmeye hazırız! Yanlış ekonomi politikalarıyla, gerici hamlelerle, adaletsizliklerle ülkeyi karanlığa mahkûm etmeyin! Okullarımızda, kışlada, devletin bütün birilerinde tarikat ve cemaatleri istemiyoruz!!!
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün neferleri olarak bizlere düşen de eğitimi içine gömüldüğü bu manevi karanlıktan da kurtarmaktır. Kurtaracağız! Hep birlikte Cumhuriyeti koruma görevimize devam edeceğiz! İlelebet Cumhuriyet, sonsuza dek Cumhuriyet..!” diye konuştu.