Mersin Kadın Platformu, 1 Mayıs etkinliklerinde Genel-İş Sendikası kortejinde bulunan ve üzerinde sendikanın önlüğünü taşıyan Hakkı Güneş’in hedef göstermesi nedeniyle darp edilen üyeleri ile ilgili olayın üzerinden 1 ay geçmesine rağmen hiçbir işlem yapılmamasını kınadı. Mersin Emek Demokrasi Platformu’nu da eleştiren kadınlar, olayın peşini bırakmayacaklarını açıkladı.
Mersin Kadın Platformu, Eğitim Sen Mersin Şubesi'nde, DİSK’e bağlı Genel-İş Sendikası kortejinde bulunan, aynı zamanda sendikanın önlüğünü üzerinde taşıyan Hakkı Güneş isimli kişinin yönlendirilmesi ile protesto hakkını demokratik yollarla kullanmak isteyen işçi kadın arkadaşlarının hedef olarak gösterilip darp edilmesine ilişkin bir basın açıklaması gerçekleştirdi. Kadınlar, örgütlerin üzerlerine düşen sorumluluğu yerine getirip getirmeyeceklerinin takipçisi olacaklarını duyurdu. Platform adına açıklamayı Ayşegül Göçmen okudu.
CEZASIZLIK VURGUSU
Platform adına açıklamayı okuyan Ayşegül Göçmen, basın açıklamasını 1 Mayıs'ta tanıklık ettikleri şiddet olayı karşısında kamuoyunu bilgilendirmek ve kadın gündemine dair sözleri söylemek için gerçekleştirdiklerini ifade etti.
"Hepimiz biliyoruz ki; eşit, özgür ve adil bir hayatı kurmak için verdiğimiz yaşam mücadelesinde, nerede bir direniş varsa kadınlar o direnişin içinde yer almıştır" diyen Göçmen, "Kadınların karar alma mekanizmalarından sistemli olarak dışlandığı bu ülkede kadınlar; evde, sokakta, iş yerinde, atölyelerde, devletin kurumlarında, gözaltılarda sadece fiziksel değil, sözlü, psikolojik, ekonomik şiddete de uğramakta; kadına yönelik bütün bu şiddet ve saldırı eylemleri cezasız bırakılmaktadır. İktidarın kadın ve LGBTİ+ düşmanı politikaları kendi boylarını bile aşarken şiddet dalgaları gerici siyasal İslam’la harmanlanarak her daim önümüze çıkmaya devam ediyor. Emekten, eşitlik ve adaletten yana dayanışmamızı daha güçlü örmek ve bütün kadınları ikincilleştiren, beden politikaları, cinsiyetçilik, ayrımcılık, erkek şiddeti, kadın cinayetleri, savaş, ırkçılık ve milliyetçilik üzerinden kendini yeniden üretmeye devam eden patriyarkal sisteme karşı ses çıkarmak önümüzde bir ödev olarak durmaktadır. Bu şartlarda eşitlikten, kadın ve lubunya özgürlük mücadelesinden vazgeçmemek sözümüzdür" dedi.
GEREKLİ YAPTIRIMLAR UYGULANMALI
Sendika, kurum ve örgütlerde erkek merkezli örgütlenme anlayışının devam ettiğini belirten Göçmen şöyle devam etti: "Toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlandığı örgütler oluşturulması, disiplin Yönetmeliklerinde kadına yönelik her türlü şiddet, saldırı ve toplumsal cinsiyete dayalı yıldırmayı (mobbing) suç olarak açıkça tanımlamak elzemdir. Bunun yolu da öncelikle kadınlara üstten ve kibirli açıklama yapma eğiliminin, kadınları susturan veya sözlerini değersizleştiren sistematik ve kurumsallaşmış bir baskı biçimi olduğunu görmek ve eril dilden vazgeçmekten geçer. Şiddet eşitler arası ilişkilerin kurulmadığı, eşitsiz güç ilişkilerinin olduğu her alanda kendini gösterecektir.
Cinsiyet esasına göre katmanlaşmış emek piyasalarında hareket eden sendikalarda, kurumlarda ve örgütlerde, erkek merkezli örgütlenme anlayışı, hiyerarşik düzen, örgüt içi gündelik cinsiyetçi kültür, dil, normlar, değer yargıları varlığını sürdürüyor. Tam da bu nedenle örgütlerde kadın politikaları da hâlâ erkeklerin kontrolünde ve onların çizdiği sınırlar dahilinde yapılabiliyor. Yaptıkları emek, yaş, cinsiyet hiyerarşisini elden bırakmak istemeyenlerin hegemonya tutkunluğu, karşı durduğumuz düzenin paralelliğinde ilerlemektedir. Karşıtına benzeyen ya da benzemek isteyenlerin önünde engel olarak durmaya devam ediyoruz. Sendikaların dönüşümü ve kendi içlerinde cinsiyet temelli bir demokrasinin inşası ise elbette içeride yürütülen kadın, toplumsal cinsiyet, LGBTİ+ çalışmalarının geliştirilmesi ile mümkün olacaktır. Bu çerçeveden baktığımızda tanıklık ettiğimiz ve/ veya iddia edilen şiddet olaylarında örgütlerin birincil sorumluluğu, yetkili organlarınca faile dair etkin soruşturma yürütmesi ve gerekli yaptırımları uygulamasıdır.
KADINLAR HEDEF GÖSTERİLDİ, DARP EDİLDİ
1 Mayıs’ta Emek ve Demokrasi Platformu bileşenlerinden Genel-İş Sendikası kortejinde bulunan, aynı zamanda sendikanın önlüğünü üzerinde taşıyan Hakkı Güneş isimli kişinin yönlendirilmesi ile protesto hakkını demokratik yollarla kullanmak isteyen işçi kadın arkadaşımız hedef olarak gösterilip darp edilmişti. Devamında gelişen olayları, şiddetin amasız fakatsız, haklı haksız gibi nedenlerle gerekçelendirilemeyeceği bilinciyle ve farkındalığıyla, ilgili kişi ve kişileri kınıyor, örgütlerin üzerlerine düşen sorumluluğu yerine getirip getirmeyeceklerinin takipçisi olacağımızı kamuoyunun bilgisine sunuyoruz. Bu sözümüz sadece bir cümle değil gerçekliğin yansımasıdır. Zira tarihler 22 Haziran’a varmış lakin neredeyse 1 aydır hiçbir işlem yapılmadığı gibi, önlem yaptırımları bizzat sendika tarafından reddedilmiştir. Mersin Kadın Platformu’nun, Emek Demokrasi Platformu’ndan talep ettiği toplantılar günlerce geçiştirilmiş, Genel-İş’in kovuşturma ilerleyene dek uzaklaştırılması talebi göz önüne alınmamıştır. Üzerine şiddete uğrayan işçi kadın arkadaşımızın uzunca bir süredir Genel-İş Sendikası yönetimi tarafından mobbinge maruz bırakıldığını ve 1 Mayıs’ta gerçekleşen saldırıdan sonra da bu mobbingin artarak devam ettiğini biliyoruz. Şiddet karşısında durduğunu iddia eden, işçi haklarını savunacağı tüzüğünde bile yer alan ancak işçiye saldıranları koruyan ve aklamaya çalışan hiçbir kurumun emek demokrasi mücadelesinde yeri yoktur. Tüm kurumların durduğu noktayı gözden geçirmesi, kadına yönelik şiddeti, hiyerarşiyi, hegemonyayı besleyen, çıkar ilişkilerini koruyan her kurum karşısında tepki göstermesi elzemdir.
MERSİN EMEK VE DEMOKRASİ PLATFORMUNA TEPKİ
Bu basın açıklamasının sadece Mersin Kadın Platformunun değil aynı zamanda bu ilde kendilerini emeğin ve demokrasinin savunucuları olarak gören kişi, kurum, dernek ve siyasi partiler gibi bileşenlerden oluşan Mersin Emek ve Demokrasi Platformu tarafından yapılmasını bekledik. Bu doğrultuda görüşmeler alıp takvimler oluşturduk. Fakat bugün geldiğimiz noktada görüyoruz ki bu açıklamayı geçte olsa Mersin Kadın Platformu gerçekleştirdi. Lakin hegemonik tavırları sanırım buna müsaade etmedi.
FEMİNİSTLER, LGBTİ+LAR HEDEF HALİNE GETİRİLİYORLAR
Biz kadınlar şunu çok iyi biliyoruz: Her türlü tacizin, şiddetin ve tahakkümün önünde bir duvar misali durmaya devam edeceğiz. Her yerde sesimizi, dayanışmamızı ve mücadelemizi yükseltmeye devam edeceğiz. Öyle ki buradan yinelemekte fayda var. AKP-MHP Faşist iktidarı seçimlerden sonra dört bir yandan saldırmaya başladı. Bu saldırıların hedefinde ise kadınlar ve LGBTİ+lar var. 4 gün önce Ankara ve İzmir de yapılan ev baskınları ile Mor Dayanışmalı 4 kadın arkadaşımız gözaltına alındı. Yine aynı şekilde Onur Yürüyüşlerinde bir çok LGBTİ+lı arkadaşımız işkence ile gözaltına alındı. Kadın katillerinin, çocuk istismarcılarının ve çetelerin ellerini kollarını sallayarak gezdikleri bir ülkede feministler, LGBTİ+lar hedef haline getiriliyorlar. Tüm bunların ne anlama geldiğini çok iyi biliyoruz. İyi haber şu ki bunlar zaten biz kadınların bildiği şeyler. Tacizin, erkek ve devlet şiddetinin bu denli arttığı bir dönemde kadın dayanışmamız ve mücadelemizde büyüyor. Birbirimize çözüm ve yuva olduk olmaya da devam edeceğiz. Bitirirken hatırlatmakta fayda var.
1 Mayıs günü arkadaşımıza gerçekleştirilen şiddeti asla kabul etmiyoruz. Süreci işletirken kusurlu gördüğümüz her yapıyı ve kişiyi gerekirse ifşa etmekten geri durmayacağız! Kurumsal ilişkilerle, emek mücadelesinden gelen dayanışmayla yürütülebilecek süreci, erillikle ve çıkarla sarmalayan herkesin karşısında duruyoruz. Dayanışmamız ile güçlüyüz. Feminist mücadelemizle omuz omuzayız! Yaşasın Kadın Dayanışması."