Her geçen yeni bir çevre sorunu ile karşılaşan Mersin’de, çevreciler, uzmanların katılımıyla kentteki gidişata dikkat çekti! Mersin Çevre Platformu tarafından düzenlenen Çevre Sempozyumu’nda kentin yaşadığı sorunlara dikkat çekildi.
HEDİYE EROĞLU
Mersin Çevre Platformu, çevre bilincini artırmak ve sürdürülebilir çözümler üretmek amacıyla 22-24 Kasım tarihleri arasını kapsayan Çevre Sempozyumu başladı. Mersin Mimarlar Odası Konferans Salonu'nda gerçekleşen sempozyumun ilk gününde çevreye duyarlı bireyler ve alanında uzman isimler buluşarak, kentin yaşadığı çevre sorunlarına dikkat çekti.
“EKOLOJİK YIKIMIN EŞİĞİNDEYİZ”
Sempozyum Mersin Tabip Odası Başkanı Dr. İzzet Çalış’ın platform adına yaptığı açılış konuşması ile başladı.
“Ekolojik yıkımın eşiğindeyiz” uyarısı yapan Çalış, “Dünyamızın dengesini bozan sessiz bir felaket yaşamaya devam ediyoruz. Ormansızlaşma, hızlı sanayileşme, aşırı avlanma ve balıkçılık, tarımda kimyasal kullanımı gibi ekolojik yıkıma neden olan uygulamaların iklim değişikliği, biyoçeşitlilik kaybı, ekosistemlerin çöküşü ile sonuçlanması beklenmektedir. Küresel bir toplu yok oluşun, ekolojik yıkımın önüne geçmek için belki de çok fazla zamanımız kalmadı. Bu nedenle zaman kaybetmeden ekolojik yıkımın ciddiyetini kavramanın ve anlatmanın yolunu bulmalıyız. Yenilenebilir enerji kaynaklarına geçiş, ormanları koruma ve yeniden ağaçlandırma, sürdürülebilir tarım uygulamaları ile bu yıkımı önleyebilir ve kentimizi, bölgemizi, ülkemizi, gezegenimizi tehlikeli olmaktan çıkarabilir, sağlıklı, yaşanabilir kentler inşa edebiliriz. Bunun için öncelikle bilinçlendirme ve eğitimin çok önemli olduğunu vurgulamak isteriz.
“SINIRSIZ BÜYÜME DOĞAL KAYNAKLARIN SINIRINA DAYANMAKTA”
Bildiğiniz gibi 18. yüzyılda Avrupa’da başlayan sanayi devriminden bugüne kadar teknolojinin de yardımı ile çok farklı amaçlarla doğa insafsızca değiştirilmekte, dönüştürülmektedir. Kapitalizm sınırsız büyüme ve genişleme dinamiğine sahiptir ama bu dünyanın kaynakları sonludur, sınırlıdır. Sınırsız büyüme doğal kaynakların sınırına dayanmaktadır. Yeteri kadar yeni değer, artı-değer, fazla değer üretmekte/ yaratmakta zorlanan sermayeye yeni değerlenme alanları açmak için doğa tahribatına amansızca devam edilmektedir. Doğanın tahribatına izin veren, onaylayan, talan ve yağmayı sürdüren veya tercih eden siyasal sistemler ve onların ekonomi politikaları ile ormanlar, yaban hayat yok edilmekte, sanayi ile hava, nehir, göl ve denizler kirlenmekte, bilinçsiz ve denetimsiz tarım uygulamaları ile gıda güvenliği tehlikeye girmekte ve daha birçok uygulama canlıların sağlığını tehdit etmektedir” dedi.
ÇEVRE KİRLİLİĞİ ÖLDÜRÜYOR
Dr. Çalış, su ve gıda kirliliğine bağlı olarak görülen ve dünya genelinde 20. yüzyılın başında hijyen koşullarının iyileşmesiyle ortadan kalktığı düşünülen kolera hastalığının günümüzde dünyanın pek çok ülkesinde yeniden salgınlar halinde görüldüğüne dikkat çekti.
Dünya genelindeki ölümlerin ve hastalıkların yaklaşık yüzde 10’unun çevre kirliliğinin yarattığı fiziksel, kimyasal ve biyolojik risklerden kaynaklandığını belirten Dr. İzzet Çalış, 5 yaşın altındaki her 4 çocuktan birinin bu nedenle öldüğünü vurguladı.
“GDO’lu tarım ürünleri biyolojik çeşitliliği azaltarak açlığı artırma, toksik etkiler yaratma ve antibiyotik direncini artırma riski taşımaktadır” diyen Çalış, “Tarım ilaçlarının kontrolsüz ve yanlış kullanımı özellikle cilt, akciğer ve mesane kanserinin en önemli nedenleri arasındadır
Kentsel alanların kar gözetilerek imarlaştırılmasının sonucu olan yeşil alanların eksikliği hava sıcaklığını, gürültü kirliliğini ve stres düzeyini artıracak, fiziksel etkinliği de kısıtlayarak ve bu durum önceden hazırlanmış ve işlenmiş gıdaların ağırlıklı olduğu, yağ, şeker ve tuz oranı yüksek olan ‘hızlı ve ucuz’ kentli beslenme tarzıyla birleştiğinde kalp hastalığı ve obezite başta olmak üzere çeşitli hastalıklara yok açacaktır” dedi.
MERSİN’İN ÜZERİNDE DURMASI GEREKEN ÇEVRE SORUNLARINA DİKKAT
Konuşmasının devamında Mersin’de ki çevre sorunlarına da dikkat çeken Dr. İzzet Çalış, “Mersin’de Avrupa ülkelerinden ithal edilen plastik atıkların sözde geri dönüşüm tesislerinde işlenmesi ile oluşan kirliliğin, yerleşim yerlerine, zeytinliklere, tarım arazilerine çok yakın taş ocaklarının yarattığı kirliliğin, Atatürk Parkı’na doğru liman genişletme çalışmaları kapsamında denizi dip taramasından çıkan asbest içeren malzemenin tekrar denize dökülmesinin yaratacağı kirliliğin ve gelişmesi muhtemel sağlık sorunlarının, balık çiftliklerinin deniz ekosistemine vereceği zararların da ayrıca üzerinde durulması gereklidir.
Hekimlik değerlerimiz ayrımsız ve ayrıcalıksız tüm canlıların yaşam hakkının savunulmasını gerektirir. Sağlık ve yaşam hakkını savunmak en temel görevimizdir. Mevcut siyasi tercihlerle çevre sağlığını hiçe sayan, ekolojik yıkıma neden olan, insanlığın varoluşunu tehdit eden politikalara karşı, bir araya gelmemiz, rant uğruna işlenen çevre suçlarından, ihlallerden herkesi haberdar etmeliyiz.
Bugün ve yarın gerçekleştirilecek ‘Çevre Sempozyumu’nda –yaşamsal- önemi olan çok sayıda konuya değinilecek, üzerinde konuşulacak ve çözüm önerilerini tartışma imkanımız olacaktır” diye konuştu.
Katılımcılar, üç gün sürecek sempozyumda çevre sorunları, sürdürülebilirlik ve ekolojik denge gibi kritik konuları ele alacak.