Mersin Üniversitesi’nde düzenlenen “Öğrenme Güçlüğü Farkındalık Paneli”nde, uzman akademisyenler son gelişmeleri değerlendirerek, yapılması gerekenleri masaya yatırdı.
Haber Merkezi
Mersin Üniversitesi (MEÜ) Özel Eğitim Bölümü tarafından, Engelsiz Yaşam Birimi ve Engelsiz Kampüs Topluluğu iş birliğiyle 8 Ekim Dünya Disleksi Günü etkinliği kapsamında “Öğrenme Güçlüğünde Tanıdan Müdahaleye Giden Yolda Destekler ve İpuçları’’ konulu panel düzenlendi.
Üniversite Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen panele, Özel Eğitim Bölümü Başkanı Doç. Dr. Ayşegül Avşar Tuncay, öğretim elemanı Dr. Öğr. Üyesi Kadriye Uçar, Gazi Üniversitesi Özel Eğitim Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Ufuk Özkubat, Üniversite Engelsiz Yaşam Birimi Koordinatörü Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Serhat Uçar, akademisyenler, idari personel ile öğrenciler katıldı.
ÖĞRENME GÜÇLÜĞÜ OKUL ÖNCESİ DÖNEMDE BAŞLIYOR
Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Serhat Uçar moderatörlüğünde gerçekleşen panelde ilk konuşmacı, Mersin Üniversitesi Dr. Öğr. Üyesi Kadriye Uçar, çocuklarda disleksi tanısı varsa nasıl konur, disleksi olan bir çocukta nelere dikkat edilir ve bu durumda neler yapılır sorularına yanıt verdi. Dr. Öğr. Üyesi Kadriye Uçar, öğrenme güçlüğü teriminin genel anlamda bir şemsiye kavram olarak ele alınabileceğini belirterek sunumu boyunca bu terimi kullanacağını ifade etti. Dr. Öğr. Üyesi Uçar, öğrenme güçlüğünün altında farklı güçlüklerin olduğunu vurgulayarak, “Aslında okul öncesi dönemde de akademik beceriler var, ancak bu dönemde bu beceriler üzerinde çok fazla durulmayabiliyor. Sonraki süreçte okuma yazma becerilerinin gelişmesi gerekiyor, ancak çocuk bu süreçte akranlarından geri kalabiliyor. Birinci sınıfta belki bu durum fark edilmiyor, ancak ikinci sınıfta yavaş yavaş fark edilmeye başlıyor. Diğer çocuklar ilerlerken bu çocuk geride kalıyor. Genel olarak baktığımızda, öğrenme güçlüğü olan bireylerin genellikle ikinci ya da üçüncü sınıfta tanı aldığını söyleyebiliriz. Yani, okul öncesi süreçte başlıyor, ancak genellikle okul döneminde fark ediliyor” şeklinde konuştu.
Dr. Öğr. Üyesi Kadriye Uçar, çocuğa disleksi tanısı koyulabilmesi için belli aşamaların olduğunu ve bu aşamaların neler olduğunu, Eğitim Fakültesi öğrencilerine de bu gibi durumlarda çocuğa ve ailesine nasıl yaklaşılması gerektiğini açıklayarak konuşmasını tamamladı.
ÖĞRENME GÜÇLÜĞÜ ÇEKENLERİN ZEKÂ DÜZEYLERİ NORMALİN ÜZERİNDE
Panelde ikinci konuşmacı olarak söz alan Gazi Üniversitesi Doç. Dr. Ufuk Özkubat, konuşmasına “Dünya üzerinde ilk defa öğrenme güçlüğünü 1963 yılında bulduk. Yani öğrenme güçlüğü bir kavram olarak o zaman ortaya atıldı. Çok geçmişe gitmiyoruz, 60 yıllık bir geçmişten bahsediyoruz. Türkiye’de ise sadece 20 yıllık bir geçmişi var.” diyerek başladı.
Doç. Dr. Özkubat, “Biz, yetersizlik grubunda yer alan çocukların hangi yetersizliklere sahip olduklarını belirlerken, dünya üzerinde ilk temel kaynakları kullanıyoruz. Bunlardan biri, Amerikan Psikiyatri Birliği tarafından yayınlanan ve ruhsal bozukluklar ile tanı ölçütlerini içeren çok kıymetli bir kitap. Diğeri ise Dünya Sağlık Örgütü tarafından yayınlanan Uluslararası Hastalıkların Sınıflandırılması. Bu iki kaynak da bizim için çok değerli ama biz, özellikle Amerikan Psikiyatri Birliği'ne daha çok güveniyoruz. Çünkü bu kitap en son 2013 yılında güncellendi ve şu anda beşinci versiyonu kullanıyoruz. Sürekli versiyon değiştirmiyorlar. Bu iki kaynağa göre, öğrenme güçlüğü yaşayan çocukların temel özelliği, zekâ düzeylerinin normalin üzerinde olması ve eğitim uygulamalarından fayda görmeleri olarak karşımıza çıkıyor." ifadelerini kullandı.
“ULUSAL OLARAK DEĞERLENDİRME ARAÇLARINA İHTİYACIMIZ VAR”
“Peki biz bu öğrencilerde ne fark ediyoruz?" diyerek konuşmasına devam eden Doç. Dr. Özkubat, "Bu çocuklar akademik başarısızlık yaşıyor. Okuma, yazma, matematik işlemlerinde başarısız oluyorlar. Ama şunu düşünebilirsiniz; bizler de ilkokulda bazı akademik başarısızlıklar yaşayabiliriz. Okumakta, yazmakta ya da matematiksel işlemleri gerçekleştirmekte zorlanabiliriz. İşte temel meselemiz de bu olacak. Ne yazık ki, düşük başarı gösteren öğrencilerle öğrenme güçlüğü olan öğrencileri ayırt edebilmek bir eğitimci becerisi gerektiriyor. Aynı zamanda bu çocukları iyi bir şekilde değerlendirmemiz gerekiyor. Ulusal olarak değerlendirme araçlarına ihtiyacımız var ve bunlar üzerinde çalışıyoruz. Yıl boyunca bu konuları birlikte ele alacağız ve öğrenme güçlüğü etkinlik setlerini çocuklara uygulayacağız. Bu setler önümüzdeki yıl kullanıma sunulacak. Örneğin, bir çocukta matematik öğrenme güçlüğü olup olmadığını belirleyebiliyoruz. Belki sizler mezun olduğunuzda bu setleri kullanıyor olacaksınız." şeklinde konuştu.
Konuşmaların ardından soru cevap kısmına geçildi. Konuşmacıların salonda bulunan konukların sorularına cevap vermelerinin ardından, Özel Eğitim Bölümü Başkanı Doç. Dr. Ayşegül Avşar Tuncay panelistlere teşekkür belgesi takdim edildi. Panel, toplu fotoğraf çekimi yapılmasının ardından sona erdi.