Mersin’de KESK ve Kadın Bileşenleri, Eğitim-Sen’de düzenledikleri söyleşi sonrası bir basın açıklaması yaparak, “Kadın cinayetleri politiktir” tepkisi verdi. Kadınlar, İstanbul Sözleşmesi’nin feshinin geri çekilmesini isteyerek, Lanzorte Sözleşmesi’nin de etkin uygulanması ile çocukların korunmasını istedi.
HEDİYE EROĞLU
Artan kadın cinayetlerine tepkiler sürerken Mersin’de KESK ve Kadın Bileşenleri de ses yükseltti. Eğitim-Sen’de düzenledikleri söyleşi sonrası bir basın açıklaması yapan kadınlar taleplerini gündeme taşıdı.
“CEZASIZLIK POLİTİKALARIYLA ÖDÜLLENDİREN SİSTEME KARŞI YİNE SOKAKTAYIZ”
Basın açıklamasını okuyan Eğitim Sen Mersin Şubesi Kadın Sekreteri Nermin Karasu, aynı gün bir saat içinde katledilen iki kadını, sokak ortasında tacize uğrayan bir başka kadını, Narin’i ve 2 yaşında tecavüze uğrayarak hayatını kaybeden Sıla bebeği hatırlattı.
“Daha ismi sayamadığımız şiddet ve taciz mağduru onlarca kadın için öfkeyle, isyanımızla ve can güvenliğinin olmadığı bir sürecin sonuçlarıyla buradayız” diyen Karasu, “Bugün, yine katilleri, tecavüzcüleri, tacizcileri koruyan, aklayan ve cezasızlık politikalarıyla ödüllendiren sisteme karşı yine sokaktayız.
Uygulanmayan yasalarla, hafif cezalarla cesaret bulan failler, yaşamlarımıza göz dikmeye devam ediyor. Binlerce suçluya, uyduruk aflarla sokaklarda dolaşan, her an suç işlemeye meyilli psikopatlara karşı, yaşamlarımızı savunmaya devam ediyoruz.
“SİZ SÜREKLİ KORKARAK YASAMAK NEDİR BİLİYOR MUSUNUZ?”
Siz sürekli korkarak yasamak nedir biliyor musunuz? Sabah kıyafet seçerken canınızın istediğini değil de nerelere gideceğinizi düşünüp ona göre kıyafet seçmek zorunda olmayı, apartmandan çıkarken gündüz bile olsa sağı solu kontrol ederek dışarı adım atmayı, yolda yürürken tenha bir sokağa girmekten kaçınmayı, 10 dakikada bir seksist bir küfrü duymazdan gelmeyi, tedirgin hissedip bindiğin aracın plakasını arkadaşına atmayı, dikiz aynasından göz göze gelmemeye çalışmayı, bir elin sürekli kapıda olmasını ve bu hızda giderken atlasam ne olur acaba diye saçma sapan şeyler düşünmeyi, akşam plan yapılırsa gidilecek yerin saatini, yerini hesaplamak durumunda olmayı, elinde sürekli anahtar ya da kendini koruyacağını umduğun bir eşya olmasını, aksam bir sokakta yürürken telefonla bir tanıdığını arayıp eve varana kadar telefonda konuşarak kendi güvende hissetmeye çalışmayı, evinde kapıyı camı sıkı sıkı kapatmayı, yani kısacası erkeklerin arasında sürekli korkarak yasamak zorunda olmayı, bunun insanın ruhuna, aklına neler yaptığını biliyor musunuz?
Biz biliyoruz. Buna rağmen her gün er meydanına çıkar gibi hayatin içine karışıyoruz. Bizi korumayan yasalara, bedenlerimize saldıran sapıklara, konuşma diline nokta virgül gibi yerleşmiş cinsiyetçi küfürlere, kadını seksle cezalandırma gibi çarpık bir zihniyete sahip bireylere, bin tane suç dosyası da olsa elini kolunu sallayarak gezen canilere rağmen yaşamayı öğrendiğimiz için, biz korkuları üçüncü kolumuz gibi nereye koyacağımızı biliyoruz maalesef” diye konuştu.
“BİZE KORKMAKTAN KORKMAMAYI ÖĞRETTİNİZ. O YÜZDEN DE EVLERE KAPANMAYACAĞIZ”
“Bize korkmaktan korkmamayı öğrettiniz” diyen Karasu, o yüzden de kadınlar olarak evlere kapanmayacaklarını dile getirdi, Cezalar caydırmıyor, suçlular içeride yatmıyor diye kadınların bu karanlık iklimin kurbanları olmayacağını ifade eden Nermin Karasu, bir arada olup, birbirlerini koruma ve haklarını arama çağrısı yaptı.
“Kız çocuklarının, kadınların üstünden bu korku bulutunu söküp atacağız” diyen Karasu, açıklamasını şöyle sürdürdü; “İktidarın sürekli tekrar ettiği ‘şiddete sıfır tolerans’ sözlerinin ve ‘kadına yönelik şiddet azaldı’ iddiasının gerçekliği yansıtmadığı, her yeni kadın cinayetinde, kadına yönelik şiddete yapılan her ihmalde bir kere daha ortaya çıkıyor.
ŞİDDETE SIFIR TOLERANSIN SONUCU DA SIFIR OLDU
İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılan yıl 2021’de toplam 280 kadın cinayeti işlenmişken 2022’de bu sayı 334’e, 2023’te ise 315’e çıktı. 2024 yılında bugüne kadar en az 300 kadın cinayeti veya şüpheli ölümü gerçekleşti.
Kadına yönelik şiddeti önleyecek tüm mekanizmalar hedefte; ‘6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun, etkin uygulanmıyor; hatta kanun doğrudan cemaat ve tarikatlar tarafından hedef alınıyor, iktidarın bir pazarlık malzemesine dönüştürülüyor. Kadınları şiddete karşı koruyan tüm kanunlar ve politikalar 'aile birliğini bozuyor' denilerek hedefe alınıyor.
Medeni Kanun, yine değiştirilmek isteniyor. Bu değişim kadının eşitsiz, şiddete açık bir hale getirilmesinin önünü açacak şekilde düzenlenmek isteniyor. Biz kadınlar bu yasayı da püskürtmeye hazırız.”
KADINLAR NE İSTİYOR?
Açıklamasının sonunda taleplerini de gündeme getiren Sendika Kadın Sekreteri Karasu, önleyici, koruyucu ve caydırıcı mevzuatla, kadına yönelik şiddetten değil kadından yana bir ceza hukukuyla, İstanbul Sözleşmesi ve 6284 Sayılı Kanun’un tam olarak uygulanmasıyla, toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasına yönelik politikalar hayata geçirilerek kadına yönelik şiddetin önünün alınabileceğini söyledi.
Karasu, “Ülkemizde 10 Eylül 2011 tarihinden bu yana yürürlükte olan, kız çocuklarının erken yaşta evlendirilmesi ve çocuk istismarının önüne geçilmesine yönelik yaptırımları düzenleyen Çocukların Cinsel Suistimal ve Cinsel İstismara Karşı Korunmasına İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi etkin bir biçimde uygulansın!
Sığınma evlerinin sayısı artırılsın, şiddete uğrayan kadınlar tam güvenceye alınsın.
Cezasızlık politikaları son bulsun, faillere caydırıcı cezalar verilsin.
Bizler, katledilen kadınların adını bir an bile dilimizden düşürmeden bu öfke ve isyanla mücadele etmeye devam edeceğiz.
Mücadelemiz, özgürce yaşadığımız, sokaklarda güvenle yürüyebildiğimiz, evlerden, iş yerlerinden, kampüslerden tacizcileri, katilleri yok edeceğimiz güne kadar sürecek.
Biz kadınlar bu çürümüş düzenle, erkek şiddetiyle mücadele etmekten vazgeçmeyeceğiz.
Gücümüz birliğimizdir. Yaşasın kadın dayanışması” dedi.