Birkaç gün önce bir arkadaşım aradı telefonla…
Geçmişte Mersin’in sokaklarında yıllarca haber peşinde birlikte koştuğumuz bir arkadaşım…
“Kıymet, arka sokaklara gitmelisin” dedi…
“Yoksulluk değil, derin yoksulluk var oralarda” dedi…
“İnsanlar gerçekten yatağa aç giriyorlar” dedi…
“Elinde tencere kapı kapı dolaşıp yemek isteyen insanlar gördüm” dedi…
Anlattı uzun uzun gözlemlerini…
Bunca acıyı, bunca çaresizliği, bunca itilmişliği, bunca ötelenmişliği dinlerken yüreğim acıdı, gözlerim doldu.
Artık sadece arka sokaklar değil, canım Mersin’imin, canım ülkemin her köşesi derin yoksulluk içinde.
Derin, çok derin hem de…
Orta gelir düzeyindeki insanların yaşadığı bir mahallenin semt pazarına gittiğinizde bile görüyorsunuz o yoksulluğu.
Öyle çok öyle çok ki canım ülkemde yatağa aç giren çocuklar!..
Öyle çok ki aldığı üç kuruş maaşla ay sonunu getiremeyen anneler babalar…
Emeklilerin hali zaten ortada!
16 milyon emeklinin neredeyse 10 milyonu perişan..
İnsanlar çaresizlikten ağlıyor artık.
Kredi kartıyla yaşıyor herkes.
Borcu borçla kapatmaya çalışıyor milyonlar.
Nereye kadar peki?
Kredi kartı borçları şiştikçe şişti, patladı patlayacak..
Sonra ne olacak?
Borcunu ödeyemeyen milyonlarca insanın evine haciz gidecek.
Haciz memurları, gittikleri evde alacak bir şey bulurlar mı bilemem!..
Asgari ücret çoktan eridi her şeye zam sağanağında.
Emekliler, aklımızla alay edercesine verilen 2 bin 500 liralık zamla 12 bin 500 lira olan maaşlarını alamadılar daha.
Emekli maaş farklarının hesaplara ne zaman yatırılacağını soran bir teyzemize, bu ülkenin koskoca bakanı yardım kartı vermeye kalktı!..
Vatandaşa yaklaşım bu olduğu sürece -ki ne yazık ki hep böyleydi ve böyle olmaya devam edecek- derin yoksulluk daha da derinleşecek…
Bu gidişin sonu nereye varacak, hep birlikte yaşayıp göreceğiz...
ARŞİV YAZILAR