Arıcılardan tarımsal üretime ilaçlama uyarısı!





Tarih: 8 Aralık 2024 Pazar 21:13

Mersin’in arıcılık açısından bir cennet olduğunu ve kentin sahip olduğu 450 bine yakın arılı kovan ve 4 bin 350 ton civarında bal üretimi ile Türkiye genelinde ilk 5’te yer aldığını söyleyen Arıcılar Birliği Başkanı Adem Kurt, özellikle sahte ürünlere karşı Mersinlilere kent balına sahip çıkma çağrısı yaptı.

Hediye Eroğlu

 

Mersin Arıcılar Birliği Başkanı Adem Kurt, katıldığı bir televizyon programında sektöre ve kentteki gelişmelere dair önemli açıklamalar yaptı.

Mersin’in, Türkiye’de arıcılıkta ilk 5’te yer aldığını söyleyen Kurt, üretimde yüksek potansiyele sahip kentin yaklaşık 450 bine yakın arılı kovan ve 4 bin 350 ton civarında bal üretim miktarıyla öne çıktığını söyledi.

 

“MERSİN ARICILIK AÇISINDAN BİR CENNET”

Aynı zamanda polen, propolis arısütü üretiminde de Mersin’in öne çıkan illerden olduğunu belirten Adem Kurt, “Ciddi bir üretim merkeziyiz. 0 rakımından 3 bin rakıma kadar Toroslar’da, her alanda, her dağda, her bucakta, her ovada arıcıları görmek mümkün. Gerçekten Mersin bu konuda zengin bir ilimiz” dedi.

Mersin’in arıcılık açısından bir cennet olduğunu dile getiren Başkan Kurt, “Daha öncede bahsettiğim gibi 0 rakımından başlayıp Toroslar’ın zirvelerine kadar her köşesinde her bucağında her dağında arıcılığın yapılabileceği doğaya, iklime şartlara sahip bir ilimiz var. Yani o yüzden de aslında zengin, fazla üretici sayımız var” diye konuştu.

 

ARTAN MALİYETLER ARICILARIN BELİNİ BÜKÜYOR

Ancak arıcılık sektörünün zon yıllarda artan maliyetler karşısındaki zorlu üretim süreçlerinden Mersinli üreticilerinde olumsuz etkilendiğini ifade eden Kurt, “Arıcılık faaliyetlerinde son yıllarda maliyet ciddi oranda arttı. Gerek besleme, gerek kovan temininde ve diğer konularda gerçekten ciddi anlamda maliyetler artışı var. İlimizde ya da gençlerin aslında yapabileceği topraksız tarım dediğimiz tarımsal faaliyetleri yapma adına ulaşabilecekleri imkanlar, kendi işlerinin patronu olabileceği en basit mesleklerden biri olan arıcılık yüksek maliyetler nedeniyle zor şartlarda yapılıyor” şeklinde konuştu.

 

“TOPLUM OLARAK ÜRETMELİYİZ”

Tarım Bakanlığı’ndan yerel yönetimlere kadar arıcılara yönelik çeşitli destekler olduğunu ancak bunların yeterli olmadığını bildiren Başkan Kurt, “Yeterli mi? Bence daha fazla olmalı. Üretmeliyiz toplum olarak üretmeliyiz. Bu bizim aslında son kalelerimiz. Düşünün arıcılık yapan kişi bal üretmezse, dağdaki yörük keçi peynir sütü üretmezse et üretmezse bu işin sonu nereye gider? Bu bakımdan destekler yeterli değil. Arıcıların biraz daha desteklenmesi lazım. Zor dönemler geçiriyoruz. Destek tabi ki var. Özellikle Tarım Bakanlığı son dönemde bu yıl mesela 2024 yılında destekleme miktarlarını geçen yıla oranla kovan başı alım miktarını yüzde 200 artırdı. Yeterli mi? Yetmiyor. Ziraat Bankası sübvansiyon krediler sağlıyor. İlave destekleri var üretime yönelik. Tarım Bakanlığının ciddi destekleri var.

Ayrıca yerelde belediyelerimiz destekler veriyor. Üyelerimize ekipman, güneş paneli, çadır yardımlarında bulunuluyor. Ayrıca belediyeler ile ortak bal evleri projesini hayata geçirmemiz de önemli bir çalışmadır. Bu kapsamda kentin farklı noktalarında satış mekânları oluşturuldu.

 

“BALIMIZI MERSİN HALKIMIZA YETERİNCE TANITAMADIK”

Ama üzülerek söylüyorum sanırsam biz bunu Mersin halkımıza yeterince tanıtamadık. Tescillenmiş dünya birinciliği, ikinciliği, üçüncülüğü almış ballarımız, Torosların balları bunlar tescillendi. Biz bal tüketimini galiba toplum olarak bilmiyoruz. Çocuklarımıza bunu aşılayamıyoruz. Örneğin Mersin Yenişehir’de Pozcu’da Dumlupınar Anadolu Lisesi’nin yanında Bal Evimiz var. Buradaki ballar bizim kendi üreticilerimizin Toroslarda ürettikleri has en kaliteli ballar. Mersin halkına özellikle bir kez daha sesleniyorum; ne olduğu belirsiz gıdalardan, ballardan uzak durun. Gelin Mersin’de ilimizde böyle bir ulaşma imkânınız var. Buradan faydalanın” diye konuştu.

 

FABRİKASYON ÜRÜNLERE SAHTE BAL DEMEK BİLE BALCIYI RAHATSIZ EDİYOR

Sektörü zora sokan bir diğer önemli konunun ise sahte bal sorunu olduğunu aktaran arıcılar Birliği Başkanı Adem Kurt, bu konuyu pek çok defa çeşitli platformlarda dile getirdiklerini anımsatarak, şunları söyledi: “Aslında sahte bal demek, bir arıcı olarak beni bile tedirgin ediyor. Aslında balın sahtesi bile olmaz. Bu tip ürünlerin bal ile eşdeğer alınması bizim için gerçekten büyük bir ayıp. Bunlar, balla alakası olmayan, kimyasal yollarla yapılan şurupların içine kimyasal maddeler karıştırılarak öğütülen, fabrikalarda üretilen hiçbir arı görmeden yapılan ürünler. Bu ürünler; üreticilerimizin emeğini sömüren, bizleri bu meslekten soğutan, emeğimizin karşılığını almamıza engel olan en büyük nedenlerden bir tanesi hatta en büyük nedeni.

 

“BAKANLIKTAN ÇÖZÜM BEKLİYORUZ”

Benim üreticim Toroslar’dan, ovalardan en sağlam, en kaliteli balları üretip şu an evlerinin altında depolarda depolayıp, pazara sunamazken bunu pazarlayamaz, emeğinin karşılığını alamazken ne yazık ki bu ürünler, 3 harfliler başta olmak üzere bir çok zincir markette satılıyor. Bu sahte ürünlerin bal adı altında satılması bizim bir kanayan yaramız. Bu mesleğin önüne konulmuş en büyük engel. Bizim şurada bakanlıktan en büyük talebimiz bu sorunun çözülmesi. Bakanlığımızın son dönemde bu sorunun çözümü için gerçekten ciddi adımlar aması sevindirici ama yetmez. Devamını bekliyoruz. Yani istense bu olay çok daha hızlı çözülebilir. Toptan alıcı firmaların 26 kg gelen bal tenekelerine hakiki baldır bunlar, doğadan %100 organik baldır. Verdikleri rakam komedi. Şu an 3bin TL vermiyorlar. Bununda sebebi bu sahte ballar. Benim tüketicim ne yazık ki bal adı altında gidip market rafından zehir alıyor benim üreticim ürettiği gerçek o doğal ballarda evde deponun altında tutuyor, satamıyor. Bal aracıdan değil arıcıdan alınır.”

Arıcıların çok büyük destekler istemediğini dile getiren Kurt, “Bize çok destek vermeyin, biz hiç destek beklemiyoruz sizden. Ürettiğimiz ürünün karşılığını biz değerinde satabilelim zaten başka bir şeye gerek yok” dedi.

 

“İNSANLIĞIN GELECEĞİ İÇİN ÇALIŞIYORUZ”

Aslında biraz da insanlığın devamı, geleceği için çalışıyoruz. Çünkü arıların ölmesi demek bizim gelecekteki o tarımsal üretim yapan özellikle zirai üretim ve bahçecilerin geleceğinin ölmesi demek. Ne yazık ki birçok üretici bunun farkında değil. Arı olmazsa hayat olmaz, dünya olmaz demişler. Birçok ülkede özellikle Avrupa’da bu konuda devlet inanılmaz destek veriyor sadece arılar olsun, dölleme yapsın diye. Mesela Konya bölgesinde ayçiçekleri için ücret karşılığı kovanlarını götüren arıcılarımız var” dedi.

 

TARIMSAL İLAÇLAR ARILARI ZEHİRLİYOR

Ancak arıların beslenmesinde tarımsal üretimdeki ilaç, gübre kullanımının giderek daha sorunlu bir hal aldığını da dile getiren Kurt, tarımsal ilaçların arıları zehirlediğini özellikle bu yıl bu sorunun çok yaşandığını vurguladı.

“Konya’da ayçiçeğine gidiyoruz. Tohumlamada özellikle arı olmadan ayçiçekten kesinlikle verim alamıyorlar. Kovan başı ciddi rakamlar ödeyerekten dışarıdan arıcı talep ediyorlar. Bizim arıcımız gitti bu sene ne yazık ki hem arıya ‘gel’ dediler, davetiye gönderdiler, arıcımız konaklama yaptı, arkasından arıcılarımız ciddi koloni kayıpları gördü arılar zehirlendiler.

 

MERSİN NARENCİYESİNE İLAÇ UYARISI

Dönelim Mersin’e. Erken ilkbaharda özellikle sert çekirdekli meyveler açtıkları zaman doğada nektar yok bir tek arı nektarı orada buluyor. Bunu üreticiler farkında olmadan o arılar o bembeyaz çiçeklere konmuşken ilaç tutarak zehirleyerekten bu arılar bitiyor ve bu öyle bir zararı var ki ilacın erken ilkbaharda olduğu için arıların tam gelişme döneminde, arılar yaz dönemine kendini hasata hazırlarken güçlerini koloni sayılarını artıracakken aldığı ilaçlamadan dolayı arıcıların bütün emekleri gidiyor.

Yanlış ve fazla tarımsal ilaçlamanın bütün üretime, tarıma çok büyük zararı var. Bu konuda gerek Tarım İl Müdürlüğümüzle gerek ziraat odası başkanlarımızla çalışmalar yaptım ama yetmiyor. Mutlaka ve mutlaka arıcının değil aslında özellikle tarımsal üretim yapan, zirai üretim yapan üreticilerimizin bir an önce bu işin farkındalığına varması sağlanmalı. Eğitim verilmeli. Ve bu konuda da bakanlığımız da düşen görevi yapmalı. Yasadışı, merdiven altı olarak tabir ettiğimiz ilaç kullananlara cezai yaptırım konusunda biraz daha sert davranılmalı” şeklinde konuştu.

 

KÜRESEL İKLİM DEĞİŞKLİĞİ ARICILIĞI VURUYOR

Öte yandan küresel iklim değişikliğinden de olumsuz etkilendiklerini ifade eden Adem Kurt, “Küresel iklim değişikliğinin baş gösterdiği sorunlardan en büyük etkilenen sektörlerden birisi de arıcılıktır. Çocukluğumda aynı kolonideki arılardan günlerce bal sağımı yapardık. Bir tarafı bitirip diğer tarafın başına gelene kadar arılar tekrar bal yapmış olurdu. ‘Artık yoruluyorduk, bitse de kurtulsak’ derdik. Şimdi o ballara hasret kaldık. İklim o kadar bozuldu ki. İklime bağlı üretim yapan en nadir mesleklerden bir tanesiyiz. Bu konu üretimi olumsuz etkiliyor. İşte o yüzden genlerin olması lazım, profesyonel üretim yapılması lazım, daha bilinçli yapılması lazım çünkü eski doğa eski üretim yok artık.

 

ORMANLARDA TEKNOLOJİ DEVRİ BAŞLADI

Ormandaki tehlikelere karşı da sorunları bir nebze de olsa alınan önlemler ile çözdük. Üyelerimize fotokapan sistemleri konusunda yardımcı olmaya başladık. Özellikle birçok noktada telefon çekiyor artık kamera sistemi koymaya, o konuda destek veriyoruz. Teknolojiyle artık bunu biraz da eskiye oranla biraz daha azalttık, biraz daha iyiyiz o konularda. Bir de artık arı koyacağımız yerlerde özellikle Orman Bölge Müdürlüğümüzle iyi çalışmalarımız var. Bu konuda hem mevcut doğasını zenginleştirmede Orman Bölge Müdürlüğümüzün büyük emekleri oluyor, bal ormanları konusunda bizim taleplerimiz doğrultusunda eksiğimiz olan noktaları belirtiyoruz, ihtiyaçlarımızı belirtiyoruz. Bu konuda gerçekten ciddi anlamda bize destekleri var” dedi.

 

GENÇLERE “ARICI OLUN” ÇAĞRISI
Arıcı olmak isteyenlerin de gerek Halk Eğitim Merkezlerinde gerekse Arıcılar Birliği sayesinde destek verildiğini de belirten Mersin Arıcılar Birliği Başkanı Adem Kurt, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Birlik bünyemizde danışmanımız var. Arıcılık kursu vererek, sertifika sahibi olmanızı sağlayabiliyoruz. Bu konularda çalışmalarımız var. Gençlere tavsiyem şudur: Gelin. Okul bitiriyoruz. Tabi ki bitirelim. Daha da bilinçli olalım. Ama günümüz kronik sorunu haline geldi. Üniversiteyi bitirip bir asgari ücretle iş arama peşine düşüyoruz ne yazık ki.

Biz o konuda gereken bütün desteği veririz, gelin arıcılığa yönelin. Bu işi gençler yapsın. Şu an bakıyorum ben üretim yapan arıcılarıma birçoğunun yaş ortalaması 60’ın üzerinde. Gençleri bu konuda biraz çekmekte zorlanıyoruz. Bakanlığında bu konuda ciddi çalışması var gençlere yönelik. Hibeleri var. Gençler gelsinler işlerinin patronları olsunlar. İnanılmaz destekler var. Yapmak isteyene bu konuda gerçekten az bir sermayeyle bu mesleğe hemen başlayıp kısa zamanda kendi işlerinin patronu olabilirler.  Hem üretelim hem de herkes kendi işinin patronu olsun.”

“ARTIK ARICILIĞIN PROFESYONEL ÜRETİME İHTİYACI VAR”

Artık arıcılığın profesyonel üretime ihtiyacı olduğunu ifade eden Kurt, “Avrupa tarzı daha da profesyonel üretime ihtiyacımız var. Artık vatandaşlarda tüketicilerimiz birçok api terapi dediğimiz yan ürünlerimize yönelmeli. Çünkü; polen, propolistir arı zehri, arı sütü gibi ürünlere çok ciddi anlamda talep var. Özellikle biliyorsunuz pandemi döneminde propolisin ihtiyacı arttı. Bu ürüne nasıl ihtiyaç duyulduğu sağlık açısından görüldü. İşte bunları üretecek kişiler gençler. Ve gençlere bu konuda biz ve tarım bakanlığı bütün desteği vermekten çekinmiyorlar. Bu konuda gençlere tavsiyem kesinlikle biran önce arıcılık sektörüne ilgi duysunlar ve kendi işlerinin patronu olsunlar.

Ayrıca bölgemizdeki Alata Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsü bizim için bulunmaz bir fırsat. Bu konuda onlarla çalışmalarımızı yürütüyoruz. Özellikle bu coğrafi işaret konusunda hala çalışmalarımız var ballar konusunda.

 

“ARILICIK BİR HASTALIK”

Arıcılığın aslında tam bir doğa mesleği olduğunu, öncelikle doğayı sevmeyi gerektirdiğini aktaran Adem Kurt, “Arıcılar yılda en az 3 ya da 5 tane yurt değiştirir. Yurt dediğimiz arı koyulacak bölgedir. Kendine yeni bal alacağı yerler üretir. Konar göçerdir. O yüzden zor bir meslek ama o dünyayı yaşadığın zaman bir tabir vardır arıcılık için hastalık derler. Gerçekten hastalık gibi bırakma şansın yok. Artık o onun dünyasında kendini kaptırıp onu yaşıyorsun” ifadelerini kullandı.